Bakışları kababalığın içinde gezindi. Her hayatı görüyor ve fark ediyordu. Yalnızlıktan mutsuz olanları, yanında ki ile mutlu olmayıp katlanmak zorunda olanları, her şeye rağmen sahte de olsa gülümseyenleri ve daha nicesini...Her zamanki gibi sabahın soğuk ayazında çıkmış ayağını sıkan o dar ayakkabıları yırtık çorap giydiği ayağına geçirmişti.
"AYRILAN YOLLAR"
"Bir insandan her şeyini alamazsınız.
Onlara bir şeyler bırakmalısınız.
Bir ekmek kırıntısı... Bir Japon balığı belki...
Korumak isteyebilecekleri bir şey.
Uğruna yaşayacakları bir şey. Çünkü eğer bunu yapmazsanız, Tanrı aşkına, pazarlık etmek için neyiniz kalır?...
2023 Polisiye Edebiyat Büyük Ödülünü alan
Ah Filistin!
Ah Gazze!
Seni yazan kalemin bile
Ucundan gözyaşı dökülüyor.
Hangi kelimeyle tarif edebilirim ki seni?
Nasıl yazıya dökebilirim ki acını?
Günbegün yıkılırken sen
Günbegün bedenimden bir parça gidiyor
Sanma ki başım huzurla yastıktadır
Sanma ki bedenim yatağında rahattır.
Sanma ki derin uykulara dalabiliyorum.
Sen bir ölürken ben bin
Bu kitap okunmayı çok hak ediyor. O kadar haklı bir kitap ki!. Emile Zola'nın okuduğum ikinci kitabı ama ben bunu asıl kitabı olarak görüyorum.
Bir kitap bu kadar haklı olamaz. Paris'in kenar mahalleleri, yoksulluk, işçi sınıfı tamamen alt tabaka işlenmiş. İşlemiş yazarımız. Hem de ne işlemek resmen yaşadım okurken. Çoğu yerde içim
İngiltere'nin kaba kent roughs¹ [görgüsüz] tabakasında, çocuklara acımasız davranma olayları sıkça görülür. Ama İngiliz jürilerinin beraat kararını bana göstermelerini isterdim. Ah, bizim jüri üyelerinin karşısına, örneğin kilise kubbesi için ağzına geleni söyleyen bir raskolnik çıksın da görelim, işin rengi değişir o zaman. İngiltere'de böyle biri mahkemelik bile olmaz, ama bizde beraatı ancak rüyasında görür. Oysa küçük bir kızın uğradığı kötü muamele için "genç bir kadını mahvetmeye değer mi?" deyiverirler bizde. Öyle ya, üvey anne, yani kurbanın annesi sayılır, orada neler geçerse geçsin, yedirir, giydirir, biraz da döver.
Seni kurşuna dizerler,
bir çocuk cesedini sektirirler ayaklarında.
Hayat, zamansız bir ölümdür Orta Doğu'da.
Göçten kalan açık bir yara ve
soyguncular halay çekerken ganimetin başında.
Doğmak, pişman olmanın yarısıdır Orta Doğu'da…
Her şeyi anladım sanmanın
dudaktan esirgediği o çelimsiz gülüş...
Anne! ne yaman yalnızız.
Tek kişilik