Ceset için hava ne ise, ruh için de din odur. İhtimâl ki bu tesbitimizi tenkit için havasız bir ceset yaşayamadığı halde, dinsiz bir ruhun yaşayabildiği söylenir. Böyle bir tenkit meseleyi iyi tahlil etmemekten ileri gelir. Evvelâ zamanımızda dinsiz adam yoktur ve olamaz. Yalnız dinî fikirle "menfi" bir tarzda meşgul olan adamlar vardır. Allah'ın varlığını ve dini inkâr edenler var; lâkin dikkat edilsin ki, bu inkâr dinî fikirden mahrum olmak, dini bilmemek değildir; bu adamların dinî fikirlerle meşguliyeti, inananlar derecesindedir. Dinî fikri "inkâr ve red" suretiyle kabul bile dinin lüzumu için bir delildir.
Sayfa 61
Gerçekten sun'i olarak bozulmamış bir dimağın, bir idrâkin bazı hususları zarurî olarak düşünmeye ve muhakeme etmeye tabiî bir meyli ve samimî bir ihtiyacı vardir. Her insan şu suallere bir cevap bulmaya bir mecburiyet hisseder: "Ben kimim? Nereden geldim, nereye gidiyorum? Beni kuşatan bu şeyler nedir? Nereden peydâ olmuştur?" Her insanın bu suallere bulabileceği cevap, tarif ve ihtiva[=içerik] cihetiyle farklı olsa bile esasen ve mâhiyeten aynı şeylerdir. Bu sual silsilesi neticesinde soru sahibi, kendi nefsi ve muhiti üstünde bir mevcudiyet keşfeder ve bu suretle yaratıcısını bulabilir.
Sayfa 61
Reklam
Din fikri, denilebilir ki, insan idrakinin doğuşundaki zaruretindendir. Beşer tarihinin yedibin senelik sahifelerinde isimleri görülen kavimlerin hep bir din ile mütedeyyin oldukları tahakkuk etmiştir. Lâkin zannedilmemelidir ki din fikri yedibin seneliktir. Din "insan" ile beraber zuhûr etmiştir. Bu itibarla Din ve İnsan kelimeleri âdeta müteradif kelimelerden sayılır. Çünkü yekdiğerinden ayrılması kabil değildir. Tarihten evvel yaşamış insanlarda dahi din fikrinin var olduğu inkârı kabil olamayacak bir surette anlaşılmıştır. Zamanımızdan üçyüz elli bin sene evvel tahmin edilen Dördüncü Zaman başında yaşadıkları, bıraktıkları bakiyeler ve fosiller ise sâbit olan ve taşlaşmış kemiklerine nispetle "Neanderthal", "Kromanyon" v.s. gibi isimlerle yâdedilen eski insanlarda dini fikrin mevcudiyeti, buna delâlet eden izlerle görülmektedir. Bu eski insanlardan bir kısmınin cesedlerinin hususi bir itina ile hep aynı vaziyette defnedilmiş olması, kabirlere dikilen büyük taş parçaları, makber olarak seçilmiş olan mağaraların tertibi ve birçok alâmetler dinî fikrin mevcudiyetini göstermektedir.
Sayfa 60 - müteradif: Eş anlamlı.
Bilâkis pek dindar bazı adamlar olur ki, bir mabede girerken, ibadetleri icra ederken hiç bir şey hissetmezler. Bir Frenk'i bile te'sire gark edip zevklendiren camilerimize kırk sene devam edip de hiçbir heyecan hissetmeyen adamlar vardır. Din aşkı, din uğrunda fedakârlık ve hizmet gibi hasletler ancak dinî hisse sahip olanlarda bulunur. Bu histen mahrum olanların dindarlığı ise ancak kendi kendilerini memnun etmekten ibaret kalır. Böyleleri din aşkından, fedakârlıktan hisse almamış olanlardır.
Sayfa 60
Meselâ İslâm dinine itikadı olmayan bir çok Avrupa mütefekkirleri bir camii ve cemaatle namaz kılındığını görerek, İslâm dininin ibadetinde kalbe ve vicdana tesir eden bir büyüklük olduğunu beyan etmişlerdir. Bu gibi itirafların sahiplerindeki dinî hissi, bazen dine düşmanlık gösterenlerde bile görürüz. Meselâ pozitivizm mesleğinin piri Auguste Comte, ömrünü maneviyâtı tahribe vakfetmişken en sonunda esrarengiz bir nev'i din, bir garip tarikat meydana koymuştur. Bu ifrattan dahi anlaşılıyor ki Auguste Comte'un dehâsında kuvvetli bir din hissi vardı ve sönmemişti.
Sayfa 60 - ifrat: Aşırılık.
Dinlerden birine mensup iki adamı nazar-ı tedkike alalım. Bunların birisi mensup olduğu dinin ibadet ilmini harfiyen icra ediyor. Vicdanî ihtisaslarında hiçbir değişiklik ve heyecan, hiç bir cezbedici vak'a oluşmadığı halde ibadet eyliyor. Böyle bir adama dinsiz diyemeyiz. Lâkin kendisinde din hissi olmadığı ve daha doğrusu bu hissin kendisinde ya başlangıç halinde kaldığı veyahut da diğer bir temayül şekline girdiği muhakkaktır. Böyle bir makinede dini his olamaz. Böyle adamlarda ibadet eden, ruh ve vicdan değil, i'tiyad ve ta'lim neticesinde maddi bir makine intizamı ile hareket eden cesedidir. Diğer adama bakarsak görürüz ki: Bir çok vesile ile Cenâb-ı Hakk'ı hatırlar, bediî mâhiyeti arzeden her manzara, ona hakiki güzelliklerin kaynağı olan yaratıcısını hatırlatır. Bu vesilenin zuhûriyle vicdanında tatlı bir heyecan, bağlılığının derinliklerinde benzetilmesi ve tarifi müşkül bir zevk hisseder. Hâlık ve sahibine karşı kalbi taparcasına bir bağlılık duygusuyla dolar. İşte bu adam dini his sahibidir.
Sayfa 59 - bedii: Güzellik ölçülerine uyan.
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.