Ahmed Arif'le bir konuşma Veysel Öngören
Oysa ben doğuluydum. "Az gelişmiş" değil, sömürülmek için kasıtlı olarak geri bırakılmış bir ülkenin, aşiret töreleriyle yetişmiş bir çocuğuydum.
Sayfa 171Kitabı okudu
Ahmed Arif 'le Bir Konuşma-Veysel Öngören
"Dört yanım puşt zulası" Puşt'un ne olduğu herkesçe bilinen bir şey. Zula'yı belki bilmeyenler vardır. Argoda, mahpusane argosunda çok yaygın bir deyimdir. Taşınması kanunla yasak edilmiş nesnelerin saklandığı yer demektir. Mahpusanede tabanca, bıçak, jilet, esrar ve eroin gibi serbestçe taşınamayacak şeyler, içi oyulmuş takma dişten, ceket yakası ve ustaca sıvanıp restore edilmiş duvar kovuğuna kadar çeşitli yerlerde saklanır. İşte bu gizli yerlere "zula" denir. Genel olarak herkesin bir zulası olduğu kabul edilir. Ancak mert adamın zulasından pek korkulmaz. Çünkü kişiliği gereği kimseye puştluk etmez. Oysa puştun zulası namuzsuzluğa örnek faklar, açmazlar ve soteye getirip vurma hileleri ve provakasyonla doludur. "Dört yanım puşt zulası" sanırım şimdi daha anlaşılır hale geldi.
Reklam
Ahmed Arif'le Bir Konuşma- Veysel Öngören
Veysel Öngören: alkışlamaya karşı dayaniklisiniz. Sessizlikte korkmamayi ve sessizlikte umutsuzluğa düşmemeyi nasıl öğrendiniz? Ahmed Arif: önce bir yetişme ve eğitim sorunudur. Hem devrimci töreye hem bizim aşiret töresine göre bir yiğit, alkışa tutkun olamaz. Eh yiğitlik zagonu olunca bize de buna uymak düşer. *zagonu: başlangıcı
Sayfa 172Kitabı okudu