Bununla beraber bir kadın inadıyla mücadele etmek o kadar güç bir şeydi ki..
Bütün felaketim,herkesin bana yüklenmesinden geliyor.İcap ederse kendi başına kalabileceğini düşün…Kendi başına yaşayamayanlar beni böyle harap ediyor…
Reklam
Sabaha Karşı
Bir kadın başı duvarda Uzanmış süzüyor beni, Ve gülünç kuşlar dallarda Kırpıyor kirpiklerini Eriyen parmaklarımda Mumyalanıyor aydınlık Sesler çınlıyor alnımda Hafıza gibi dağınık Yüzler asılı dallarda Küçük, sıska, kandil yüzler, Onlar ağlıyor kemanda Ve üzüntü dolu gözler. Bir kadın başı duvardan Uzanmış gülüyor bana, Gülüyor ta uzaklardan Sabahın boş aynasına.
Belki de şahsiyet dediğimiz şey bu, yani hafızanın ambarındaki maskelerin zenginliği ve tesadüfü, onların birbiriyle yaptığı terkiplerin bizi benimsemesidir.
Romancılar ayrı ayrı insanlarla hayat kumaşını dokumaya çalışıyorlar. Fakat insan nedir? Ve hakikaten bir tek olan insan var mıdır? Bunu hiç düşünmüyorlar. Düşünmedikleri için de fikirle insanı karıştırıyorlar. Hâlbuki asıl kumaş içimizde dokunuyor.
Sayfa 35 - Dergâh, 1. BaskıKitabı okuyor
Reklam
Bir yığın kalabalığın içindeymişler gibi birbirleriyle adeta uzaktan, bir perde arkasından konuştular.
Tek bir kuş sesi, uzakta tıpkı bir orkestrada kemanlar ve viyolonseller arasında bir flüt sesinin birden uyanışı gibi, acayip bir hasreti iki üç defa tekrarladı.
Işıktan, kenarlardan, hacimlerden, teknik oyunlardan ayrı, hepsinden üstün bir şey eşyada gülümsüyordu. Bu adeta yaşanmış bir zamanın hatırası idi. Bütün sıcaklığı bir hatıra gibi derinden geliyordu.
168 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
"Bu romanı büyük bestekârımız Eyyubi Bekir Ağa'nın ruhuna ithaf ediyorum" AHT Mahur Türk müziği makamlarının en önemlilerinden biri, Tanpınar'ın romanlarında Ebubekir Ağa'nın, Dede Efendi'nin ve Neşati'nin mahur besteleri geçiyor. “Gittin amma ki kodun hasret ile cânı bile İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı
Mahur Beste
Mahur BesteAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 20236,2bin okunma
Reklam
İnsanlıktan ümit kesmedim, fakat insana güvenmiyorum. Bir kere bağları çözüldü mü: o kadar değişiyor, o kadar kurulmuş makine oluyor ki… bir de bakıyorsun ki, o sağır ve duygusuz tabiat kuvvetlerine benzemiş.
Ne içindeyim zamanın
Ne içindeyim zamanın, Ne de büsbütün dışında; Yekpare, geniş bir anın Parçalanmaz akışında. Bir garip rüya rengiyle Uyuşmuş gibi her şekil, Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil. Başım sükutu öğüten Uçsuz bucaksız değirmen; İçim muradına ermiş Abasız, postsuz bir derviş; Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim, Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim.
Bu, eski ressamların tasvir etmekten hoşlandıkları şekilde, ölümün zaferi idi.
"Görünmezsen ne çıkar, ben seni kendimde taşıyorum!"
Sayfa 286 - Dergah, 21. baskı
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.