...gerçek iyi,rahat bir vicdandan, yüce niyetlerden,doğru davranışlardan,talihin hediyelerini önemsemekten, tek bir yolda akp giden sakin bir yaşam tarzını benimsemekten doğar.
Önüne gelen herşeyi tüketen, iz bırakmayan temaslarla yetinen,okuduğu kitabı özümsemeyi beklemeden başka bir kitaba sarılan,birşeyle beklemeye tahammülü olmayan oburluk ve açgözlülüğün çaresi nedir?
Fakat bizim halkımızın sadece çocuksu bir yanı yoktur; aynı zamanda erken olgunlaşmış bireyleriz biz. Bizde çocukluk ve yaşlılık dönemleri diğerlerinde olduğundan daha farklı ortaya çıkar. Gençlik diye bir şey yoktur, tam o dönemde yetişkin oluyor ve uzun zaman öyle kalıyoruz. Bu yüzden, bir bütün halinde dirençli ve iyimser olan halkımızın özüne belli bir bitkinlik ve umutsuzluk çöker. Müziğe olan ilgimiz muhtemelen buna bağlı; müzik için çok yaşlıyız, onun uyarıcı ve heyecan veren gücü ciddiyetimize uymuyor, yorgun bir halde onu kovuyoruz, ıslığa sığınıyoruz; ara sıra hafif bir ıslık, bizim için uygun olan bu. İçimizden birinin müziğe kabiliyeti olup olmadığını kim bilir? Eğer olsaydı, türdeşlerimizin karakteri gereği daha ortaya çıkmadan baskı altına alınırdı.
...bütün enerjisi, neredeyse bütün yaşam şansı ondan sökülüp alınmış gibi, sanki kendini iyi kalpli ruhların korunmasına adamış çırılçıplak uzanan bir kurban gibi, sanki kendi benliğinden tamamen çekip çıkarılmış da soğuk bir meltem rüzgarıyla kaybolup gidecek o şarkıda yaşıyormuş gibi.
En sevdiğimiz müzik huzurdur; zor bir yaşantımız var, hatta diğer zamanlar gündelik sorumluluklarımızdan silkinmek istediğimizde, müzik gibi hayatlarımızdan uzak olan şeylerle rahatlamaya çalışmayız. Fakat bundan çok da şikayetçi değiliz; asla şikayet edilecek kadar da ileri gitmeyiz; en büyük üstünlüğümüzün, elbette mümkün olan en yüksek derecede ihtiyacımız olan pratik kurnazlığımız olduğunu düşünüyoruz ve müziğin sağlayacağı bir mutluluk için özlem duyacak olsak bile, -ki bu asla olmaz- karşılaştığımız her durumda kurnazlık gülümsemesini bir teselli olarak kullanmayı alışkanlık haline getirmişiz.
Bunun bir aşk acısı olmadığının da tamamen farkındayım; özellikle benimle ilgili karşı çıktığı her şey başarımı engelleyebilecek nitelikte olmadığına göre, bunun kişisel gelişimimle hiçbir ilgisi olamaz. Fakat benim başarım onun umurunda bile değil, onu ilgilendiren kesinlikle kendi çıkarları, yani, benim yüzümden çektiği işkencenin intikamını almak ve geleceğini tehdit eden ben kaynaklı bir işkenceyi önlemek. Bir keresinde ona bu sürekli can sıkıntısını sona erdirecek mümkün olan en iyi yolu göstermeye çalıştım, ama bu öyle bir öfke patlamasına neden oldu ki bir daha asla tekrarlamaya kalkmayacağım.