Böyle bazı durumlar oldu diyemedim sana. daha iyi olmadı hiçbir şey. gerçi bir süre sonra daha kötüde olmadığını fark edince çok da umrumda olmadı açıkçası. kaç kez seninle keyfe keder, neşeli durumlar yaşadım, yaşıyorumda.. lakin bir tarafımız hüzne daha bir meyilli olunca o taraftan kaybımız oldu hep. kafamı karıştıran şeyler var şu ara. sonsuz ayrıntılar takılıyor aklımın bir köşesine. biriciğin doğum günüydü. elbise dükkanına gidip bütün parayı vitrinde beğendiği elbiseye harcamıştım. akşamına bizim kartal ismail'i samatyada on paraya eski lokalde hesabına satınca ertesi gün gelip nasılsın diye sormuştu. anlardım sevdiğini.
Unutmak değil ama belki hatırlamamak mümkün demişti Muzaffer abi. Önceki gece eski fotoğrafları, mektupları, kuruttuğum çiçekleri yaktım.. Biriktirmeyi de sevmiyordum artık. Bir daha yan yana olamayacağın insanlar ile aynı fotoğraf karesinde yıllarca kalabilecek olmak pek sevimli değildi benim için artık. Uzansam uçurum, böyle dokunsam ateş yani. Bir boşlukta dağ yarıyorum sanki anasını satayım. Hani ateşten gömlekler giymişim sanki, kızıl ormanların dikenli güllerin arasından geçiyorum yani. Böyle bilinçsiz, amaçsız, yolların ortasındayım sanki. Aldanacağım kokuların, böyle vücutların arasından geçiyorum.
hani otuz yıl oldu lakin her saniyesini için için kaynayan gizli bir coşku ile yaşayarak geçti benimkisi. binlerce çocuk, bir o kadar gülüş, yüzbinlerce düş geçti içimden. ne yalan söyleyeyim geriye dönüp bakasım bile yok. bir sana aldanıyorum, bir de gülüşüne. ne seni, ne de kendimi affedebilirim.