Benim dinamitim barışa bin dünya konferansından daha çabuk öncülük edecektir. İnsanlar bütün orduların tek bir anda tümüyle yok edilebileceğini kavradığında mutlaka ki altın barışa bağlı kalacaktır.
Alfred Nobel
Nobel ödülünü kazanan ilk kadın oldu ve bu ödülü iki kez kazandı.
Sorbonne'un ilk ve uzun yıllar boyunca da tek kadın profesörü oldu.
On dokuzuncu yüzyılın sonlarında, Marie Sklodowska ve kocası Pierre Curie uranyumdan dört yüz kez fazla radyasyon yayan bir element keşfettiler. Marie'nin ülkesine atfen ona polonyum adım verdiler. Kısa bir süre soma radyoaktivite sözcüğünü icat ettiler ve uranyumdan üç bin kez daha güçlü bir element olan radyumla deneylerine başladılar. Ve birlikte Nobel ödülünü kazandılar.
Pierre'in daha o zamandan şüpheleri vardı: Acaba cennetten mi yoksa cehennemden mi bir armağan getirmişlerdi? Stockholm'deki konuşmasmda, bizzat dinamitin mucidi Alfred Nobel'in davranışının bir örnek teşkil ettiği konusunda uyarıda bulundu:
"Güçlü patlayıcılar insanlığın hayranlık uyandıran projeleri gerçekleştirmesini sağladılar. Ama bunlar halkları savaşa sürükleyen büyük canilerin ellerine geçtiklerinde korkunç yıkım araçlarına dönüşmektedirler."
Bedeni bilimsel alanda elde ettiği başarıların bedelini ödedi. En sonunda kan kanserinden ölene dek, maruz kaldığı radyasyon bedeninde yanıklara, yaralara ve şiddetli ağrılara neden oldu.
Yeni radyoaktivite krallığındaki buluşlarıyla yine Nobel ödülü kazanan kızı Irene'i ise lösemiden öldü.
Farklı bakış açıları olayları farklı görmemize yol açabilir. Ancak bu dünyada sadece tek bir barış vardır ve Benjamin Franklin'in de dediği gibi, "Hiçbir zaman iyi bir savaş veya kötü bir barış yoktur."
Yaşamı boyunca "gaddar ya da ruhsuz" olarak nitelendirilen Alfred Nobel, ölümünden sonra tüm servetini ödüllere bıraktığı için "deli" yakıştırmasına belki de bu olayların sonucunda maruz kaldı.
Nobel Ödüllerinin bu denli önemli olmasında, ödülün uluslararası bir statüde olması; din, dil, ırk ve yaş farkı gözetmeksizin hayatta olan herkese verilebilmesi gösteriliyor.
Dünyada barışı garanti altında tutacak tek şeyin, kimsenin kullanmaya cesaret edemeyeceği kadar korkunç bir silaha sahip olmakla mümkün olacağına inandı.