Levent Kırca'nın çadır tiyatrosu yıkılır ve bankalar mühalif bir adam ve sanatçı olduğu için kredi vermez, bunun üzerine o dönemin Cumhurbaşkanına veya Başbakanın kapınısını çalmaya karar verir. Ve bu olaylar yaşanır.
Süleyman Bey'le karşılıklı oturuyoruz. Çaylarımızı yudumluyoruz ve çek defterinin gelmesini bekliyoruz. Dedim "Eğer darılmazsanız ben bu parayı sizden alamam." "Neden?" dedi. "Ben sizinle aynı görüşte değilim. Üstelik böyle bir para sizi eleştirmeme mani olur" Bana, "Bugüne kadar oynadın. Yerin dibine soktun beni, sana mani mi olduk? Al parayı git gene oyna" dedi. Nezaketine teşekkür ettim. Parayı almadan Başbakanlık konutunu terk ettim. Kardeşi Hacı Ali Demirel'i arayıp bu davranışımdan ötürü bana hayran kaldığını belirtmiş. Daha sonraki yıllarda eşi Nazmiye Hanım'la gelip bütün oyunlarımızı dedi.
Açtığım tiyatroların açılışlarını yapıp kurdelesini kesti. Farklı bir hoşgörüye sahipti. Bayramlarda, seyranlarda arar; hatırımı sorardı. Birkaç kez hastalanıp hastaneye yattım. Beni ilk arayan o olurdu. Varın artık siz kıyaslayın. "Gelen gideni aratmıştır." Allah rahmet eyleye.
"Beni bunca zaman eleştirdin halkın gönlünde yerimiz vardı böylece devam edebildik parayı al sanat yaşasın."
Böyle düşüncelere o kadar çok ihtiyacımız var ki.