“Şeytanını öldürebilirsin artık, Peter!” dedi fısıldayarak.
Gözbebekleri kocaman açılan Eloise, Faber’e tam bir şeyler söyleyecekti ki, Ayasofya’nın muazzam akustiğinde bir sinek vızıltısı duyuldu adeta.
Ne çok sevmişti kızı Zeynep’i. Ne güzel kokardı saçları, cennet gibi. Onun gözlerindeki, yeşille karışık kahverengi renk, dünyada yoktu. Babasının bazen çok uzayan sakallarını, minik elleriyle nasıl severdi usulca.
Yok olmayan var olamaz, varını dağıtmak gerek, demişti büyük veli Niyâzî-i Mısrî. Aytuğ, bir saati geçkin bir süredir, varlığı dağılmış bir şekilde rotasız yürümekteydi, Ayten’in evinden çıktığından beri.