„Ich selbst kann an etwas so Wunderbares nicht glauben. Aber wenn die Dinge so nicht sind, dann sollten sie vielleicht so sein. Wir sind das Bewusstsein dieser Welt. Wir könnten sogar die edelsten und zauberhaftesten Geschöpfe im ganzen Universum sein, das wissen wir nicht. Darum brauchen wir uns auch nicht dafür zu entschuldigen, dass wir hoffnungsvolle Träume von einem anderen Schicksal hegen als dem, das uns als Wesen von Fleisch und Blut auferlegt ist.“
Sayfa 205Kitabı okudu
“Seni seviyorum ateş dansçısı,” diye boğuk bir sesle mırıldandı Alōs. Bir parmağını onun örtülü boynundan aşağıya cesurca kaydırıp göğüslerine yakın bir yerde durmuştu.
Onun sözcüklerini duyan Niya’nın büyüsü göğsünde patladı. Bedeni ilk kez ne yapacağını, nasıl tepki vereceğini bilemiyordu. Ağır nefesler aldı, teni daha önce hissetmediği bir şekilde sızlıyordu.
“Alōs,” diye fısıldadı. “Evet,” diye mırladı adam. “Benim adım bu ama senin adın ne? Seni tanımama izin ver, ateş dansçısı. Yoksa sonsuza kadar sana böyle mi sesleneceğim?”
Sayfa 90Kitabı okudu
Pudrayı yerine bırakmak için öne doğru eğilmişti. Hareketiyle birlikte cüppesi aralandı ve zümrüt yeşili korseyle sarılmış göğsü göründü. Alōs kendine engel olamadan oraya bir bakış attı.
Bu bir hataydı.
Hayatı boyunca pek çok güzel kadın görmüştü, çoğuyla da yatmıştı. Ancak karşısındaki kadın arzunun vücut bulmuş haliydi.
Bedenini Niya’nın bedenine bastırdığı görüntüler gözünde canlandı, sıcak tenleri üst üsteydi. Parmaklarını kadının kızıl saçlarından geçiriyordu.
Bunlar geçmişin anılarıydı.
Sayfa 176Kitabı okudu