ama bir şekilde, gecenin bir yarısında yoluna bensiz de devam edebiliyorken yağmurun altında çok güzel duruyordu
Albert Einstein
Kızlarınızı iyi yetiştirin; Kendi kendilerine yetmeyi öğretin. Namuslu olmanın yürekten geçtiğini öğretin. Evden çıkar çıkmaz ilk köşede eteğinin boyunu kısaltmasına gerek olmadığını öğretin. İstediğini giymeyi öğretin. İnsanın ahlakının sadece kendi beyninde olduğunu öğretin. Kıskanılmanın sevilmeyle aynı olmadığını öğretin. Kıskanılmanın güzel, saygısızlığın kötü olduğunu öğretin. Beni çok kıskanır, dışarı çıkarmaz, şunu bunu giydirmez diyen adamla gurur duymamayı bunun aslında kendine hakaret olduğunu öğretin. Arayıp neredesin; kiminlesin vs. diyen adama seni tanımadan önce nasıl davranacağımı bilmiyor muydum haddini bil demeyi öğretin. Eşlerini aldatan erkeklerin yanındaki ikinci kadın olmamayı öğretin. Oğullarınızı iyi yetiştirin; Karşı cinse saygı duymayı öğretin. Gece yarısı evine geç dönen kadının, her kısa etek ile dolaşan kadının “aranmadığını” öğretin. Bir kadının omzuna arkadaş olarak da sarılabileceğini öğretin. Dokunmaktan korkmamasını öğretin. Sevmenin değer verme olduğunu öğretin. Sahip çıkmayla sahibi olmanın farklı olduğunu öğretin. Bulunmaz hint kumaşı olmadıklarını; olsalar bile burun silinen mendillerinde kumaştan yapıldığını; hiç kimseyi küçük görmemeyi öğretin. Ama bunları önce kendi içinizdeki çocuğa öğretin.
Reklam
Eğer yağmur yağınca içeri gireceksen seninle gitmem uzak ülkelere.
youtu.be/VVcAXWEu8vI Ben, kendine dokunan ve kendiyle çoğalan her aşka kalbini veren kadın...  Doğru muydu hayaletlerin her kaybedişi görünür kıldığı... Bu odada ve bu sonsuzlukta nasıl çılgınca dileniyorum hayatı!... Eğer yağmur yağınca içeri gireceksen seninle gitmem uzak ülkelere. Ya da gölgelerine sığınan evimde yeşermeye çalışan
Mona Roza - Sezai Karakoç
Hayatımın önemli bir kısmı edebiyat ile iç içe geçmiş olmasına rağmen, şiire bir türlü ısınamadım. Bazı şiirler hariç olmak üzere, hiçbir şiirin beni etkilediğini düşünmüyorum. Peki bu iletiyi neden yazıyorum? Dün sabah yine bu sitede bir okurun, Mona Roza - Sezai Karakoç şiirini paylaştığını gördüm ve yaklaşık 24 saattir aklımdan çıkaramadım.
ANYA ( Yorumlarınızı bekliyorum :)
( İkisi de aynı an da içeriye girer. Oldukça sinirli bir şekilde aynı anda hareket edip, aynı anda konuşur… ) Kair / Riak – Kahretsin! Kair / Riak – Hep senin yüzünden! Kair / Riak – Beni tekrar etmeyi bırak! Kair / Riak – Lütfen… ( Biri konuşur diğeri sadece ağzını oynatır diğeri konuştuğunda… ) Kair – Tamam. Riak – Bence
İnsan ve düşüş
Bu başlığı aklıma getiren Sezai Karakoç’un “Düşen insandır” diye başlayan hakikatli cümlesi oldu.Cümle aynen şöyle:”Düşen insandır, hayatın sesini işiten,iç sesini duyan…”İnsanın ‘düşen’ bir varlık olduğunu, varolduysa şayet düşmesinin de elzem olduğunu anlıyorum bu cümleden. Hz. Adem ile anlatıyor bu düşüşü ve insanı Sezai Karakoç. Düşüşü
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.