Sait Faik'in Diyeceği var
"Çok düşündüm, neden bunları yazdım, diye. Burada insanın vakti bol oluyor. Sonra anladım ki, hep var olduğunu düşündüğümüz bir okur için yazıyoruz bir hikâyeleri. Orada, bilmediğimiz bir yerde, cumbalı bir evde ya da apartman dairesinde, belki çocukları doyurmuş, çantalarını hazırlamış, yakalarını, önlüklerini takmış, sonra iki gözlerinden öpüp uğurlamış biri için yazıyoruz. Sabahın hayhuyu geçtikten sonra ferahlayacak. Belki de koşarak işe gidecek. İncire ya da tütüne. Yolda, Selçuk vapurunda iskele tarafına, bahar güneşine oturup kitabını açacak. Bizim hikâyemizi okuyacak. Mesut olacak ve huzurla saçlarını geriye atacak. Sonra da çaycı çocuğa gülümseyecek. Ha? Olmaz mı? Belki de biz işte onun için, bizi seven sadece bir okur için yazıyoruz bütün bunları.”
Batılı filozof ve sosyologların insanı tasnif ederken ikili bir yaklaşım ortaya koydukları takip edilmektedir. Birincisi "Homo Sapiens"; ikincisi ise "Homo Religious"tur. Homo Sapiens, aklı kullanarak tabiata ve maddeye hükmeden egemenlik veya güç unsuru olarak tanımlanmıştır. Diğer taraftan Homo Religious ise aşkın ile hemhâl olmuş, kutsalın yolu olarak tavsif edilmiştir.
Reklam
"Totem" ve "ongun" kelimelerinden birinin diğerinin yerine kullanıldığı görülmüştür. Geçmiş toplumlarda kutsallık atfedilen ve insanların onlardan türediği kabul edilen hayvan, ağaç, rüzgar gibi tabiat unsurlarına dayandırılan kutsiyet unsurlarına totem veya ongun adı verilmiştir.
Moğollarda vefat edenlerin eşyalarını ateşten geçirmek suretiyle temizlendiğine inanmışlardır. Yine Nevruz kutlamaları sırasında ateş üzerinden atlama eyleminin gerekçesi ateşle temizlenme mitinin süregelen uygulamasıdır.
Orta Asya Şaman inançlarına göre hayat ağacının yedi veya dokuz dalı olduğu Şaman'ın gökyüzü seyahati sırasında bu katları kullandığına inanılmıştır
Kozmogonik bağlamıyla mekan hilkatin birincil aşamasıdır. Hemen hemen tüm mitolojilerde yaratma eyleminin birinci safhasını mekan oluşturmaktadır.
Reklam
Eski Türk inançlarına göre mezar üzerine dikilen ağaç sayesinde ruhun aslına rücu edeceğine inanılmıştır. Böylece ağaç sayesinde dönüşümün sağlanacağı kabul edilmiştir.
Türk mitolojisinde Korkut Ata'nın suya ecel gelmez yaklaşımı ab-ı hayat anlayışının bir başka versiyonu gibi görünmektedir
Mekan olarak Kâbe bir noktadan ibaret olup Müslümanlar için külli iradenin yöneldiği merkez veya birliğin kesişme noktasını teşkil eder.
Kutsaldan uzaklaşmayla birlikte dindışı veya seküler alana doğru temayül başlamıştır. Bu gelişimin bariz tezahürünü R. Descartes (1596-1650)'in "düşünüyorum öyleyse varım." cümlesi ile özetlemek mümkündür.Nitekim insan, kendini merkeze koyduğu yeni bir varoluş ve meydan okuma yoluna tevessül etmiş olmaktadır.
83 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.