İran edebiyatı tercümeyle nüfuz edilecek bir edebiyat değildir. Ama yine de okuyabildiğiniz kadar eseri okumanız, gerekir. Şimdi bir bakalım. Evvela Firdevsi'nin Şehname'si var, bunu okumadan olmaz. Hâfız-ı Şirâzi'nin bizim Türk edebiyatını da çok etkileyen Divan'ı var.
...
Sonra şiirleriyle Sadi-i Şirâzî var, evvela
Gülistan'a ve Bostan'a değinmek gerekir. Bu saydığım isimlere nazaran bizde pek bilinmeyen Bahaüddin Amilî var. Bu isimlerin tüm eserleri okunmalı ama diyorum ya, esasında Farsçadan okunmalı.
Adamın biri rüyasında Şeytanı görür. Bakar ki; servi gibi boyu, huri gibi siması var. Yüzü güneş gibi işık saçıyor. Adam bu güzellik karşısında şaşakalır, yanına gider ve ona:
"Aman Allah'ım, bu ne güzellik böyle! Yüzün ay parçası kadar güzel iken, insanlar seni neden kötü, çirkin bilir, herkes seni korkunç sanır. Hamam kapılarına resmedilen suretin çirkin, saray nakışlarına işleyen görüntün bedbin. Bu, neden böyledir?" diye sorunca, Şeytan feryat edip inler:
"Ey ademoğlu! Bu resimlerdeki sima, ben değilim. Gerçekte ben, tıpki senin gördüğün gibi güzellikte eşsiz biriyim. Gel gör ki; kalem, düşman elindedir. Sırf Adem'i Cennetten attırdım diye beni böyle çirkin ve kötü çizerler."...