Dağınık bir dağ görürsen orada ölen bir sevgili vardır
Vahşi kuş sesleri duyuyorsan sana gelen bir tanrı vardır
Kaybolmuş çocuklar çalıyorsa kapını, hayat hizmetkârdır
Vahşi aşk sesleri duyuyorsan sana gelen bir hatıra vardır
Gözyaşları bile aynı anda çıkmaz bir yüzde iki ayrı gözden
Vahşi yağmur sesleri duyuyorsan sana gelen bir hayal vardır
Devasa orman yangınları başlıyorsa her gece ve yapraksan
Vahşi çekiç sesleri duyuyorsan sana gelen bir tabut vardır
Bersisa isminde bir zat vardır ve iki yüz yıl boyunca bir mağaraya kapanır, aralıksız ibadet eder ve dua eder. Dönemin padişahının kızı hastalanır. Şeytan, kızının iyileşmesi için padişaha, "Bak şu mağarada bir zahid var, iki yüz yıl aralıksız ibadet etmiş, dua etmiş Rabbine, ona göndersene kızını, iyi eder der.
Gerçekten de Bersisa'ya
Yusuf ile Züleyha'dan sonra sanırım beni etkileyecek bir kitap buldum nihayet.
Aşkın neden bedel yazgılı olduğunu,pelikanların yavrularını kanlarıyla beslediklerini öğrendiğim gün anladım.
Bedel yazgılı aşkın, kalbe dokunduğu an; ruhun fetih ile yangın arasında kesik nefeslerle yol aldığını gördüm.
Her bedel kokan aşkın bir rüyadan kalbe damladığının bilinciyle ferahladım...
Öyleyse aşk uğruna uyandığın rüyadan, bedel için sırtlan yangınları, ey kalp!
Değil mi ki aşk, tutuşan sözcükleri ile taşkın bir kalbin denizinde şimdi...