Bozuk bir elektronik beyin gibi, robotlar gibi mekanik ifadelerle herkes aynı dilin aynı kelimelerini o kadar değişik manada, o kadar hatalı kullandı ki ciddi bir memleket meselesinde anlaşmak asla mümkün olmadı. «Cumhuriyet» denildi, «Demokrasi» denildi, «milli irade» denildi, «hürriyet» denildi, «millet», «milliyetçilik», «parti», «Devlet», «hükumet», «gazete» denildi. Kim bu kelimeleri konuştuysa bunların mefhum ve mana değerlendirmesini de kendisi yaptı. Lugatı olmadı, hiç olmadı bu milletin. Düşününüz, Namık Kemalin «Hürriyet» i ile Nazım Hikmet'in «Hürriyet» i ne kadar farklıdır. Atatürk'ün milliyetçiliği ile Behçet Kemal'in ulusçuluğu ne kadar farklıdır. «Olur ya, anlayış farkıdır» diyemezsiniz. Aynı dili konuşan aynı mefhumlara inananlar arasında anlayış farkı olmaz. Bir kimse ya hürriyetçi olur, ya olmaz. İnsan ya milliyetçidir yahut değildir. Milliyetçiyiz ama şöyle, hürriyetçiyiz ama böyle. İşte bu olmaz...