Başımdan geçenleri benden daha ilginç buluyor. İçimdeki derin ve köklü karanlığın farkında değil. Çünkü insanları konuşarak tanıyamazsınız. Konuşmak canlı yaratıklar arasındaki en etkisiz iletişim aracı. Dil yalan söylüyor, olanları çarpıtıyor, insanlığın hiç bıkıp usanmadığı klişeleri tekrarlıyor. Bu yüzden insanları dinlemek onları anlamak için yeterli değil.
Konuşmak, canlı yaratıklar arasındaki en etkisiz iletişim aracı. Dil yalan söylüyor, olanları çarpıtıyor, insanlığın hiç bıkıp usanmadığı klişeleri tekrarlıyor. Bu yüzden, insanları dinlemek onları anlamak için yeterli değil.
Kadınlarla erkeklerin, hormonları gereği durmadan çırpınmaları ve biyolojik üzeme yasasının gereklerini yerine getirmek için birbirlerinin içini deşip durmaları çok saçma geliyordu bana. İnsanlık tarihi kadar eski gelgitlerin bir sonu ve anlamı yoktu ki.
Çok hoş bir insandır annem. Arkadaşları gibi o da her olayı mutfak zamanlamasına göre anlatır: Tam fasulyemi ayıklayıp, soğanını soymayı bitirmiştim, tencereye koyacaktım ki sokaktan bir gürültü geldiğini duydum. O sırada, iki kişinin ölümüyle biten bir trafik kazasından söz etmektedir ama sizin bunu anlamanız biraz zaman alır. Sabah kalktım. Geceden ıslattığım barbunyayı süzeyim de kara suyu çıksın diye mutfağa gidiyordum ki, tam o sırada askerler bizim sokağa daldı. Annemin arkadaşları da böyle konuşur. Eminim insanoğlunun aya ilk olarak ayak bastığı saniyeyi bile, tencerede soğan öldürmeyle birleştirerek anlatır bunlar. Ve yaptıkları yemekten birinci tekil kişi mülkiyetiyle söz açarlar: Etim, fasulyem, barbunyam, soğanım, pırasam, kıymam, böreğim.
Kayboluşumun beşiğini sallıyorum bu akşam
Büyüyor yavaş yavaş
Sırtında parmak izleriyle zamanın
Bir tekir kedi ile beraber
Seyrediyorum hayatı:
O meleklerin cebinden düşen anahtardı,
Son zikrin halkası
Allah’ın son hatırası
O bizim kaçırdığımız fırsattı
Uğurböcekleriyle parmak uçlarında
Küçümserdi hep ona olan aşkımı
Gözünün