Avukat Halil Canpolat itiraz edince şöyle dedi İstanbul Anadolu Adalet Sarayı 3. Sulh Ceza Mahkemesi hâkimi Hasan Akdemir:. Ben Robin Hood'um zenginden alıp fakire veriyorum.
Bizim cemaatimiz (menzil) bu tür iyi işler yapıyor.
Enver Bey, 1906 Eylül’ünde, Osmanlı onurunu temsil edebilecek güçlü bir iktidarın hayalleri içinde, Selanik’teki Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’ne girer. Posta memuru Talat Bey’i orada tanır, “Kendisine karşı büyük bir muhabbet hissettim.” diye yazar. Bu cemiyet, 3. Ordu merkezi olan Selanik’te, Talat Bey, Mithat Şükrü (Bleda), Bursalı Tahir (Ongun), Kâzım Nami (Duru), İsmail (CanPolat), Ömer Naci ve arkadaşları tarafından kurulmuştur. İtalyan Karbonari tarzı gizli örgütlenmesi ve masonik törenlere benzer yemin merasimleri vardır. Cemiyet mensupları genellikle askerlerdir. Bu tür bir gizlilik ve abartılı törenler, özellikle gayrimemnun genç subayların ilgisini çekmekte ve büyülü bir etki uyandırmaktadır. Böylece, kanı kaynayan genç delikanlılar, sonucunu pek de düşünmeden, mahiyeti meçhul bir vatan kurtarma oyununa katılmaktadır.
1973 yılında...
o yıllarda mekkarecilik artık tarihe karışıyordu...
katırlar yerlerini motorlu taşıtlara bırakıyordu...
sadece cantürkler değildi otobüs işine girenler. liceli bazı aileler arka arkaya otobüs alıp şirketlere ortak oluyorlardı. ekmekçi ailesi laçin ailesiyle birlikte hazar turizm seyahat acentesini kurdular. canpolat ailesi ve erşenel ailesi özdiyarbakır firmasına otobüs vererek ortak oldular. delidere ailesi otobüs alıp kamil koç firmasıyla birlikte çalışmaya başladı.
Sohbet sürdükçe sürüyor. Aslında yola devam edecektik, Maho Ağa hemen Metin ağabey ile bizi tanıştırıyor. O gece yine bizi bırakmıyorlar ve Ailesi Türkiye'de tatilde olan Metin ağabey evinin anahtarını bize veriyor ve istirahate çekiliyoruz.
Ertesi günü sabah erken yola çıkacağımızdan Metin ağabey kendi elleriyle bize kahvaltı hazırlıyor, çayımızı içip sohbetimizi bitiremeden biz yola koyuluyoruz.
Maho Ağa, o bir Kürt Aşiretinin yiğit Ülkücü evladı, hayatını davası için yaşamış, hem dopdolu yaşamış bir yiğit. Alparslan Türkeş Avrupa'ya geldiğinde hep yanındalar. Onu manevi evladı olarak görmüş Rahmetli Reis Abdullah Çatlı, mücadele arkadaşları Mikail Göleli, Latif Hüzziyas, Zülfü Canpolat ve nice yiğitlerin hatıraları ve hüzün ile sevinç arasında geçen sohbetler.