Ecevit, dinin gelişmeye, ilericiliğe engel olduğunu sanan aydınların, dinî duygularını inciterek insanlık onurunu çiğnedikleri halkı gericilerin kucağına ittikleri özeleştirisini sürekli işleyecekti.
Sayfa 577Kitabı okudu
Muhafazakâr ve İslâmcı aydınlar kuruluş aşamasında DP’nin, Necip Fazıl’ın söyleşiyle “daha iyi CHP olmak”tan ileri gitmediğini düşünüyorlardı. Ancak Adnan Menderes, başbakan olmasından sonra, DP içinde, “inananlar”la gönül bağı olan ve “İslâm’a hizmet edebilecek” bir kutup olarak görülmüştür. 13 Haziran 1950’deki ünlü konuşmasındaki, “Millete malolmamış, milletin vicdanına bir değirmen taşı ağırlığı ile çökmüş olan bazı tedbirleri ortadan kaldıracağız” vaadi; peşinden Türkçe ezan uygulamasının kaldırılması ve dinî pratiğe dair başka serbestîler getirilmesi; İzmir DP il kongresindeki konuşmasından, “Türkiye bir Müslüman devletidir ve Müslüman kalacaktır. Müslümanlığın bütün icapları yerine getirilecektir” diye aktarılarak yayılan sözleri; bunun yanında P. Safa, N. Fazıl gibi muhafazakâr aydınların laisist Kemalist aydınlara karşı tedavüle soktuğu “inkılâp softaları” deyimini kullanmaktan geri kalmaması vb. onun “din” adına bir umut olarak görülmesi yol açmıştır.
Sayfa 536Kitabı okudu
Reklam
Bir yandan da, militan bir ‘fundamentalist’ dille konuşuyordur (Yaşar Nuri) Öztürk: İslâm, Kur’an demektir; Kur’an dışı bütün kaynaklar, mezhepler, tarikatlar, “zatlar”, -halife dahil-, tümüyle abestir - “dinsizlik bunlardan daha iyi”dir.
Sayfa 497Kitabı okudu
Bir Kemalist restorasyon dönemi olan 28 Şubat sürecinde Refah Partisi’nin yerine kurulan Fazilet Partisi hakkında da derhal kapatma davası açıldı. 2001’de kapatılan FP, kısa ömründe, Millî Görüş’ün tarihî bölünmesinin zemini oldu.
Sayfa 477Kitabı okudu
Türkiye’de çok partili hayata geçişin başlangıç evresinde kurulan bazı “İslâmi referanslı” partiler olmuştu. 1946’da kurulan İslâm Koruma Partisi iki aya kalmadan sıkıyönetimce kapatılmıştır.
Sayfa 469Kitabı okudu
Hamza Türkmen’in ifadesiyle, “Anadolu kültürünü İslâm zannetme”nin, gelenekçiliğin, mezhepçiliğin, tasavvufçuluğun, üstadcılığın/abiciliğin eleştirisiyle, yerleşik dindarlık ve İslâmcılık şedit bir şekilde sorgulanır. Mevlit okumak gibi âdetler, dinin beşerî akıl tarafından araçsallaştırılması sayılarak terk edilir. Oruçla beraber “sıradan” dindarların en popüler ibadet ritüeli olan Cuma namazının reddi, radikal İslâmcılığın en etkili -ihtilâf yaratan- provokasyonu olmuştur: Buna göre, İslâmi bir rejimle yönetilmediğine, yani darül İslâm olmadığına göre darül harp statüsünde olan bir ülkede, müminlerin siyasî birliğini simgeleyen Cuma namazı kılınamazdı.
Sayfa 459Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.