Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ben zannediyordum ki ömürlerimizin teknesini istediğimiz sahile götürmek için yalnız onun dümenini ele almak kâfidir. Şimdi anlıyorum ki değilmiş... Yollar görünmez kayalarla doluymuş... Onlara çarpmamak lazımmış... Daha fenası gizli cereyanlar varmış ki insan onlara kapıldığı zaman yolun değiştiğini, gittikçe uzaklaştığını fark edemezmiş... Tâ kendisini başka sahillere düşmüş görünceye kadar...
"Farkında" olmak her gün zinde tutulması gereken bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Farklı cereyanlar her daim hücum ediyor, insan kapılıyor rüzgarına. Ama hakikat daim orda baş köşemizde olması gerekiyor. Herkes evine döner, sözünü; herkes kendi "farkındalığına" döner olarak uyarlıyorum.
Reklam
Yollar görünmez kayalarla doluymuş... Onlara çarpmamak lazımmış... Daha fenası gizli cereyanlar varmış ki insan onlara kapıldığı zaman yolun değiştiğini, gittikçe uzaklaştığını fark edemezmiş... Tâ kendisini başka sahillere düşmüş görünceye kadar...
"Ben zannediyordum ki ömürlerimizin teknesini istediğimiz sahile götürmek için yalnız onun dümenini ele almak kâfidir... Şimdi anlıyorum ki değilmiş... Yollar görünmez kayalarla doluymuş. Onlara çarpmamak lazımmış... Daha fenası gizli cereyanlar varmış ki insan onlara kapıldığı zaman yolun değiştiğini, gittikçe uzaklaştığını farkedemezmiş... Ta ki kendisini başka sahillere düşmüş görünceye kadar...."
Okurlara tavsiyeler...
En önemlisi, eski ve yeni gerçek alimleri biliniz ve bulunuz; en salahiyetli, en alim, en takva, en fazıl, en edip ve en kâmil kimselerin eserlerine itibar gösteriniz. Okuduğunuz, beğendiğiniz eserleri, kitapları, dergileri, tanıtınız, tavsiye ediniz ve yayınız ki “hayra delalet eden onu yapmışçasına sevap alır." Piyasadan bir yayın (kitap, dergi vs.) alırken, sorarak, danışarak, istişare ederek, seçerek alınız ki sonra aldanıp pişman olmayasınız. Çünkü zamanınız kalitesiz yayınlara, iddialara, fikirlere ayıramayacak kadar az ve değerli; ortaya çıkan eserler, cereyanlar ve sözler ise yardımlaşmasız, takibi ve ihatası imkânsız derecede bol ve çeşitli ve üstelik pahalıdır.
Sayfa 88
Sen gülünce cumartesi olur, çizgi filmler başlar. Sen gülünce balkon serinler. Sen gülünce ders biter, aşıcılar gelmekten vazgeçer. Sen gülünce perde açılır, Kızılderililer hiç ölmez. Sen gülünce cereyanlar gelir, Metin gol atar, Rıdvan sahalara döner.
Reklam
Türk Edebiyatında Cereyanlar
Hakikat şudur ki, Tanzimat'tan beri Türk cemiyeti ve Türk insanı nasıl hayatındaki ikiliğin doğurduğu bir benlik buhranı içinde kalmışsa, Türk edebiyatı da bu cinsten bir ikiliğin tesiri altındadır.
Dergâh Yayınları 1995 Sayfa: 104
Kadın yazarlar, 19. yüzyılın son çeyreğinde, kendi isimleriyle yazmaya başlamışlardı. 1868'de bir gazetenin Muhadderat (örtülü, iffetli kadınlar) adlı bir ek çıkartmasıyla başlayan kadın neşriyatı, kadın yazarları da celp etmişti. 1886'da, sahibi ve yazarları kadın olan ilk dergi çıktı: Şüküfezar. Adı çiçek bahçesi anlamına geliyordu fakat niyeti 'hanımlık' marifetleriyle yetinmek değil "saçı uzun aklı kısa istihzasına" meydan okumaktı. Osmanlı'nın bitişine kadar çıkan kırkı aşkın kadın dergisi, bir kendini kanıtlama heyecanına refakaten, ilgilerindeki iştahla dikkat çekerler. Kadınların her şeyle alakadar oldukları ve olabilecekleri iddiasındaydılar. Dünyanın her köşesinde kadınlarla ilgili gelişmelere ve kadın hareketine gösterdikleri özel merak, bu iddianın rüknüydü.
Risale-i Nur, yalnız bir cüz'î tahribatı, bir küçük haneyi tamir etmiyor. Belki küllî bir tahribatı ve İslâmiyeti içine alan, dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhit kal'ayı tamir ediyor. Ve yalnız hususî bir kalbi ve has bir vicdanı ıslaha çalışmıyor, belki bin seneden beri tedarik ve teraküm edilen müfsid âletler ile dehşetli rahnelenen kalb-i umumî ve efkâr-ı âmmeyi ve umumun bâhusus avam-ı mü'minînin istinadgâhları olan İslâmî esaslar ve cereyanlar ve şeairler kırılması ile bozulmaya yüz tutan vicdan-ı umumîyi, Kur'an'ın i'cazıyla o geniş yaralarını Kur'anın ve imanın ilâçları ile tedavi etmeğe çalışıyor.
Ben zannediyordum ki ömürlerimizin teknesini istediğimiz sahile götürmek için yalnız onun dümenini ele almak kâfidir... Şimdi anlıyorum ki değilmiş... Yollar görünmez kayalarla doluymuş... Onlara çarpmamak lazımmış... Daha fenası gizli cereyanlar varmış ki insan onlara kapıldığı zaman yolun değiştiğini, gittikçe uzaklaştığını fark edemezmiş... Tâ kendisini başka sahillere düşmüş görünceye kadar...
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.