Savaştan önce bana armağan ettiği bir kitabı alıyorum kitaplıktan. İlk sayfasına Andre Chenier'nin bir dizesini yazmış:
Gözyaşı döksün isterim ölümüme erdem.
"Ve ilginçtir ki, bu “Bilinmeyen Üstünler”in 18’nci yüzyıl Paris’teki şubesinde İstanbul’un Galata semtinde doğmuş olan bir Fransız ozanını buluyoruz: Fransız ihtilâlinde giyotinin kurbanlarından biri olacak olan Andre Chenier."
Voltaire, Lord Byron, Victor Hugo, Thomas Hope, Andre Chenier gibi eski Yunan medeniyetinin hayranı olan şair ve yazarlar Yunanlılar'ın bağımsızlığını destekleyip, Osmanlı Aleyhine yayınlar yaptılar.
Diğer şairler hayatlarını gödkemle
yaşamışlardır, eserlerinden hız alarak, hayata
daha bağlı, kendi varlıklarıyla dünyanın kaderini
teşvik ederek ve dönüştürerek: Ama hiçbiri
Kleist’tan daha görkemli ölmemiştir. Ölümlerden
hiçbiri bu ölüm kadar müzikle kuşatılmamıştır,
onunkinden daha sarhoşça ve daha coşkulu
olmamıştır; Dionysos şenliği olarak sonlanır bu
“bir insanın sürdüğü en acı dolu hayat” (ölüm
mektubu). O son saniyede, son bir kez varlığını
duygunun varabileceği en üst noktaya yükseltir
ve muazzam bir hareketle umutsuzluk ile
mutluluk arasındaki o ebedi uçuruma eğilir;
hayatındaki her şey feci ve acınacak kadar
başarısız olan bu genç adam, bu sefer varlığının
karanlık anlamını başarır: Kahramanca çöküşü.Bazıları (Sokrates, André Chenier) o saniyede
duygularını makul bir yumuşaklığa indirirler,
Stoacı, hatta gülümseyen bir kayıtsızlığa,
bilgece, yakınmadan kabullenilmiş bir ölüm
duygusuna; ama Kleist, o ebedi abartıcı, ölümü
de yukarıya, bir tutkuya yükseltir; bir sarhoşluk,
bir sefahat âlemi, bir esrimedir bu. Onun çöküşü
mutlu olmaktır, kendini adamaktır, hayatında hiç
tanımadığı bir biçimde; açılmış kollar, mest
olmuş dudaklarla, neşe ve keyif içinde, şarkı
söyleyerek atar kendini uçuruma.
Ne gariptir ki, aşırı çıkarcılığa düşen sınıf da Moliére’den beri aristokratların çıkarcılığına başkaldıra kaldıra sonunda Fransız büyük devrimini yapan, bir günde binlerce çıkarcı kafa kesen, eşitlik, kardeşlik ve özgürlük adına André Chénier gibi şairleri, Lavaiser gibi bilim adamlarını ( yani çıkarlarını en az düşündüklerini sonradan anladığımız adamları) bile halk düşmanı diye genç yaşlarında kurban eden burjuva sınıfı olmuştur.