"Ah o ilçe, o küçük kasaba, beni böylesine zavallı yapan orası değil miydi? Belki mayamda bozukluk vardı. Belki de ben gerçekten hasta yaratılmış bir adamdım. Ama hiç kuşkusuz beni hasta ve zavallı yapmakta o kasabanın büyük günahı vardı. Düşündükçe yalnız benim değil oraya gelen hükümet doktorunun da, savcının da, jandarma komutanının da az zaman sonra kabuk bağladıklarını ve bu kabuk içinde gizli bir derdin yumağını sardıklarını hatırlıyorum. Demek kasaba da suçluydu. Onun yıkık kalesinin dişleri arasında çok insanın yaşama hevesleri törpülenmişti."
Ne var ki bir memleketin genel görünüşünü anlatmak için önce helalarına bakmak gerektiğinde direnen bir yanım vardı. Görülüyor ki biz henüz eski ile yeninin, Doğu ile Batı'nın, alaturka ile alafranganın kolları arasında yaşayan bir topluluktuk.
Lambanın kızıl aydınlığında, uykuyu odanın eşiğinden içeri sokmayarak kitabın dikdörtgen kapısından rüya âlemlerine dalmak, insanı dünyaya gelmiş olmaktan pişman etmezdi.