Hepimiz, demokrasi denilerek diktatörlüklerin tahkim edildiği, barış denilerek savaşların çıkarıldığı, özgürlük denilerek tutsaklıkların ve bağımlılıkların var edildiği sağlık denilerek hastalıkların üretildiği, eğitim denilerek cehaletin yaygınlaştırıldığı bir dünyayı gözlemliyoruz. Kitlelerin zihni kıyasıya savaşların verildiği bir savaş meydanına dönmüş durumda. Gerçeklerle aramıza giren algı yönetmenleri ve manipülatörler; gördüklerimizi duyduklarımızı nasıl yorumlayacağımızı belirlemek için profesyonel bir çaba gösteriyorlar.
Aslında algı yönetimi ve manipülasyon tekniklerinin ardında yatan temel ilke gayet basittir: Eğer silah üretiyorsanız, savaşa ihtiyacınız vardır; ilaç üretiyorsanız hastalığa. Eğer bilgi üretiyorsanız da cehalete.
İnsan bir tanıma göre, unutmak anlamına gelen "nisyan" ile aynı kökten gelmektedir. Belki de bu sebeple olsa gerek, Peygamberlerin bir görevi de "tezekkür" dür; yani hatırlatmak. Çünkü İnsan, en önemli şey olan hayata gelme amacını bile unutabilir.
Geleneklerin, inançların, değerlerin sınırlamasından kurtulmayı 'özgürlük ' olarak empoze eden algı yönetmenleri yeni bir kölelik biçimi oluşturmuşlar;insanları hazza,keyfe,konfora ve teknolojiye bağımlı hale getirmişlerdir.