ÂLEMİN NİZÂMI İÇİN HİKMETLİ YÖNTEMLER Hasan Kâfi Akhisâri -Müellif:Yüce Allah,bir kavimde bulunan nimet ve âfiyeti,o kavim,kendilerindeki iyi halleri ve fiilleri,fenâ hallere ve fiillere döndürmedikçe,bozup değiştirmez.Yâni bir kavim,aralarında hak üzere,adâlet ve istikâmet ile muâmele etmeye,karşılıklı güzel ve iyi ilişkiler kurmak suretiyle
Vatan düştükçe, bazı insanlar yükseliyor, millet bahtına küserken, bazıları şans atına binmiş koşturuyordu. Evet, aralarında Enver Paşa'nın da bulunduğu günün kazananlarından bahsediyorum. Ortalıkta hiçbir büyük zafer yokken, memleketin hali içler acısıyken, sahi bu neyin zaferiydi, neyin muvaffakiyeti? Edirne'yi geri almıştık ama çok daha büyük bir toprak parçasını kaybetmiştik. Millet yokluk içinde kıvranıyordu. İstikbalde neler olacağı meçhuldü, güzel günlere olan inanç kaybedilmişti, hiç kimsede umut kalmamıştı, yılgınlık sert bir rüzgâr gibi memleketi kasıp kavuruyordu ve hepsinden daha mühimi Harb-i Umumi kapıdaydı. Şimdi akıllı olma zamanıydı, dış siyasette maceraya değil, ustalıkla planlanmış bir sulh stratejisine ihtiyaç vardı. Cemiyetteki genel kanı da zaten bu yöndeydi, Talat Bey olsun, Cemal Bey olsun, Cavit Bey olsun kimse bu kanlı çarpışmada taraf olmak istemiyordu. Ama ülke siyasetine yön veren hakikat, sağduyudan çok, kuvvetle alakalıydı. Kuvvete sahip olan, söze ve karara da sahip olur. Ve son dönemde cemiyetin, hükumetin ve memleketin en kuvvetli adamı ne Talat ti, ne de Cemal. 1908 yılından bu yana yıldızı anbean parlayan, "Hürriyet Kahramanı,""Edirne Fatihi" ve şimdi de sarayın damadı olan Enver Paşa'ydı.
Sayfa 577Kitabı okudu
Reklam
Din ve Vicdan Hürriyeti
Kur'an-ı kerimdeki “Dinde zorlama yoktur” âyeti (Bekara: 256) gereğinçe, gayrımüslimler, kendi inançlarından dolayı aslâ taciz edilemez. Dinlerini öğrenmek, yaşamak ve çocuklarına da öğretmek hakkına sahiptir. Ülke, eğer sulh ile fetholunmuşsa, buradaki mâbedler sulh anlaşmasının hükümlerine tâbi olur, Tarihte bu gibi sulh anlaşmalarında, umumiyetle mevcud mâbedlere dokunulmayacağı, yeni mâbed yapılmasına da karşı çıkılmayacağı açıklanmıştır. Eğer ülke harb ile (anveten) fetholunmuşsa, mevcud mâbedlerin âkıbeti hükümdar tarafından tesbit olunur; yeni mâbed inşâına da izin verip vermemek hükümdara âit bir salâhiyettir. Ancak tatbikatta harb ile fethedilen ülkelerde, şehrin en büyük mâbedi (kilisesi) câmiye dönüştürülmüş; diğerlerine dokunulmadığı gibi, yeni mâbed yapılmasına da izin verilmiştir. Çünki orası artık İslâm beldesidir. İlk Cuma namazını kılmak vecibedir. İstanbul ve Anadolu mabedlerinin çoğu deprem ve sair sebeplerle harab haldeydi. Fetih esnasında mevcut İstanbul kiliselerinin çogu zaten Lâtin işgalinde yıkılmıştı. Hükümetin zimmi cemaatlerine bu vesileyle maddi yardım yaptığına dair çok sayıda vesika arşivde mevcuttur.
Sayfa 315Kitabı okudu
Cihâdın edebleri ve farzları vardır:
1 — Harbden önce, uygun bir lisân ile, kâfirlere islâm dînini kabûl etmeleri teklîf olunur. Ya’nî, islâm dîninin, dinlerin en mükemmeli ve en üstünü olduğu ve Allahü teâlânın bir olup, benzeri ve şerîki bulunmadığı ve Muhammed aleyhisselâmın Allahü teâlânın kulu ve Onun tarafından gönderilmiş hak Resûlü olduğu, münâsib bir lisân ile anlatılır.
Sayfa 267Kitabı okudu
Beşinci Kuvvet: İzzet-i İslâmiyedir ki, i'lâ-yı Kelimetullahı ilân ediyor. Ve bu zamanda i'lâ-yı Kelimetullah, maddeten terakkiye mütevakkıf ve medeniyet-i hakikiyeye girmekle i'lâ-yı Kelimetullah edilebilir. İzzet-i İslâmiye'nin iman ile kat'î verdiği emri, elbette âlem-i İslâmın şahs-ı manevîsi o kat'î emri, istikbalde tam yerine getireceğine
Sayfa 35 - Envar NeşriyatKitabı okudu
Biz incinir iken, Âlem-i İslâm ağlıyor. Avrupa ziyâde incitse, bağıracaktır. Şayet ölsek, yirmi öleceğiz, üç yüz dirileceğiz. Harikalar asrındayız. İki üç sene mevtten sonra meydanda dirilenler var. Biz mağlûbiyetle bir saadet-i âcile-i ( ) muvakkata kaybettik, fakat bir saadet-i âcile-i ( ) müstemirre bizi bekliyor. Pek cüz’î ve mütehavvil ve
Sayfa 131 - İhlâs Nur NeşriyatKitabı okudu
Reklam
27 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.