İslam zaten Arabistan'da var olan kölelik problemini, onların özgür bırakılmaları noktasında insanları cesaretlendirerek çözmeye çalışmıştır. Müslümanlara köleleri özgür bırakmanın kendi günahlarına kefaret anlamına geldiği anlatılmıştır. Bir Müslüman'ın köle bir mümini kendi hür iradesiyle özgür bırakmasının çok büyük bir fazilet olduğu
Veda Haccı Hutbesi'nde..
Bu hutbesinde Hz. Peygamber, eski cahiliyet âdetlerini ayaklarının altına alıp çiğniyor, kan davalarını, ribacılığı kaldırıyordu. İnsanları mutlu hayata kavuşturacak temelleri bildiriyor, cemiyete huzur verecek aile haklarını açıklıyor, insanların eşitliğini bildiriyor, can ve mal emniyetini sağlayacak esaslan ilan ediyordu. Bu hutbedeki hükümler “Hukuk-ı Beşer Beyannamesi”, İnsan Hakları Evrensel Beyannamelerinden çok önce insanların haklarını korumuştur. Bu hutbeden sonra şu mealdeki ayet-i kerime nazil oldu: “Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, size verdiğim nimetleri tamamladım ve size Din olarak Müslümanlığı (verip ondan) hoşnut oldum.” Maide, 5/3
Sayfa 131
Reklam
"Aile kurumundan sonra toplumu oluşturan her insan, insanlık gereği, vatandaşlık görevi anlayışıyla ve müslümanlık şuuruyla yarının büyükleri olan çocuklara sahip çıkmalıdır."
Kardeşlik müessesesini bir de insan hakları açısından değerlendirmek gerekir. Hz. Peygamber faaliyetlerinde daima can, mal ve ırz güvenliği gibi temel insan haklarını korumuş ve buna riayet etmiştir. Veda hutbesinde insan hakları ile ilgili esasları bir kez daha vurgulamıştır. Görüyoruz ki, Hz. Peygamber, insan haklarına ilave olarak kardeşlik haklarını getirmiştir. O, "Ey Allah'ın kulları kardeş olunuz" buyurmuştur. Ki bu, insan haklarının de ötesinde bir gelişmedir. Çünkü kardeşlikte, hakkın da ötesinde fedakârlık ve duygu sözkonusudur.
Sayfa 168
Efendimiz Medine'ye hicret edip Müslümanlar burada yaşama- ya başladığında Medine'de çoğunluk Yahudilerdeydi. Arap müş- rikler Yahudilere nazaran daha azınlıktaydılar. Müslümanların gelişiyle birlikte Medine çok dinli bir yapıya kavuşmuş. Farklı dinden insanların bir arada yaşamaları için Peygamber Efendimizin ve diğer dinlerden reislerin imzaladığı bir senet vardır. Biz buna Medine Senedi diyoruz. Magna Carta'dan çok önce olan bu söz- leşme, farklı dinlerden insanların bir arada yaşama şartlarını düzenliyor. Ki bu senet ve sözleşme insan ve hürriyetleri konu- sunda Müslümanlar için temel bir referanstır. Zirâ bu, Allah'ın emri ve Hiz. Peygamber'in tatbikiyle var olmuş bir senettir. Hz. Ömer'in Kudüs'teki tatbikatı da bu senedin rühuyla olmuştur. Sonrasında Selahaddin-i Eyyübi'nin Kudüs'ü de böyledir. Bu da yetmez, 1517 ile 1918 arasında Osmanlı'nın Kudüs'ünde de aynı rüh yaşar. Ne yazık ki “Medine Senedi”nden toplumumuz haber- sizdir. Ne insan hakları beyânnamesi, ne Kopenhag Kriterleri ve ne insan yapısı bütün sistemler Medine Senedi'ndeki insan ilişki- leri düzenlemesinin zerresi etmez. Medineli Yahudiler, Hayber Yahudileriyle gizli anlaşma yapıp Medine'deki Müslümanlara hıyânet etmeselerdi bu senetteki şartlara göre, din ve vicdan hür- riyeti dâhil hürriyetlerin tümüne sahip ve bütün haklarını kulla- narak insan gibi yaşayacaklardı. Ama ihânet ettiler. Medine'den çıkarıldılar.
"Bir kimsenin kendi varlığını inkar etmeyip de Tanrı'yı inkar etmesi apaçık bir saçmalıktır."
Reklam
_Benim ülkem Dünya’dır. Tüm insanlar benim kardeşimdir. İyiyi ve doğruyu yapmak benim dinimdir. _Her türlü yanlışa karşı en amansız silah Akıl’dır. Bugüne kadar başka bir silah kullanmadım, bundan sonra da kullanmayacağım. _Mantığı kullanmayı reddeden birisiyle tartışmak, ölüye ilaç vermeye çalışmak gibidir. _İktidar halktan korkarsa bu
"Bir kimsenin kendi varlığını inkar etmeyip de Tanrı'yı inkar etmesi apaçık bir saçmalıktır."
62 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.