Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1908 Meşrutiyeti ilân edilince birden basın gibi tiyatro da ön plana geçmiş, istibdat dönemini lanetleyen oyunları, halk coşkunlukla izlemiştir. Bu oyunlardan biri olarak Ruhsan Nevvâre ve Tahsin Nahid isimlerini taşiyan Jön Türk piyesi, 2 Ekim 1900’de sahneye konmuş, büyük ilgi görmüştü.
Jön Türkler ve Yahudiler
Elbette konuyla ilgili çok doğru-yanlış ya da çelişkili bilgiler var ama bazı Avrupalı yazarlar, Jön Türk hareketini ve İttihatçıları, Yahudilerin, Dönmelerin ve gizli Yahudilerin elinde oyuncak olan bir Yahudi-Mason komplosu olarak nitelerler. 1908 Jön Türk darbesi öncesinde, Avrupalı Siyonist Yahudiler, Osmanlı vatandaşı olan Yahudileri
Reklam
Jön Türk Eleştirisi
Zaten ne yaptılar? diyordu. Yalnız kuru sözler... Genç Türkler, yeni Türkiye! Fakat her şey yine eski...
Sayfa 43 - Ötüken Neşriyat
Temmuz 1908 ve Temmuz 1913 arasındaki dönem, Osmanlı İmparatorluğu'nun en kritik dönemlerinden biriydi. Jön Türk koalisyonunun Kanun-ı Esasi'yi yeniden yürürlüğe koymaya dönük ortak hedefini gerçekleştirmesiyle birlikte, 1876'dan yadigar bu metnin nasıl uygulanacağı ve meşrutiyetin ne anlama geldiği konularındaki fikir ayrılıkları arttı. Anayasadan ve hürriyetten ne anlaşıldığına dair belirsizlikler, farklı aktörlerin 1908 öncesinde gevşek bir koalisyon içerisinde bir gelmelerini sağlamışsa da, aynı belirsizlikler meşrutiyet rejiminin hayata geçmesiyle birlikte bu kez aynı aktörler arasındaki ayrışmayı şiddetlendirdi. Devrim sonrası düzenin ana hatlarını belirlemeye çalışanlar arasında şu sorular peşi sıra sökün etti: Mevcut Osmanlı hükümeti ya da yürütme organı, 28 yılın ardından açılan ve yeniden yapılandırılmış olan Osmanlı yasama meclisine nasıl uyum sağlayacaktı? Yeni kabinenin nasıl bir rolü olacaktı ve bakanları atama ayrıcalığına kim sahip olacaktı? Gayrimüslimlerin ve Türk olmayanların imparatorluğun yönetiminde yeri ne olacaktı? Bu sorulara verilen farklı cevaplar mevcut gerilimleri tırmandırdı ve bir yıl içerisinde farklı sosyo-ekonomik kökenlere sahip, farklı kuşaklardan gelen, farklı etnik ve mesleki kimlikleri olan ve farklı siyasi gündemler güden hizipler arasında açık bir çatışmanın ortaya çıkmasına neden oldu.
Geç dönem Osmanlı İmparatorluğu hakkındaki akademik araştırmalarda öne çıkarılan ilk mesele, 20. yüzyılın başında Osmanlı liberalizmi ile Jön Türkler/İttihatçılar arasındaki ilişkiyse, ikincisi de savaştan yenik çıkarak 1919'da işgal edilen ve 1922'de ortadan kaldırılan Osmanlı İmparatorluğu ile 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ilişkidir. Süreklilik ve/veya kopuş üzerinden ele alınan bu mesele, Osmanlı geçmişinden topyekûn kopuş ve Türkiye Cumhuriyeti'nin resmî tarihinde ortaya konan Türk milletinin bağımsızlık için tam bir birlik içerisinde mücadele ettiği iddialarından beslenir. Mustafa Kemal (Atatürk), 1927'de sunduğu dört günlük destansı Nutuk konuşmasıyla bu resmî tarihin parametrelerini belirlemiş ve böylece hem parti başkanı hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı olarak tek parti devleti içindeki otoritesini pekiştirmenin önünü açmıştır. Geçmişe dair hadiselerin bu anlatımında, Mustafa Kemal'in kişisel hikâyesi, Türk milletinin hikâyesiyle birleşmiş bir hâldedir ve Mustafa Kemal'in siyasi otoritesinin tekil mahiyeti, bu hadiselerin başka türlü ele alınmasını 1950'lere kadar neredeyse imkânsız hâle getirmiştir.
Genç Osmanlıların ardından gelen nesillerde çok sayıda Osmanlı liberali bulunduğundan, Osmanlı liberalleri ile Jön Türk hareketi içinde ortaya çıkan ITC hizbi arasındaki çatlak, 1908'deki İkinci Meşrutiyet dönemine kadar devam etmiş ve akabinde uzun bir süre boyunca gelişimini sürdürmüştür. Benim iddiama göre 20. yüzyılda muhalefetin doğuşu, tam da bu çatlağa dayanmaktaydı. Genç Osmanlılar ile Osmanlı liberallerinin sonraki kuşakları genellikle seçkin İstanbul Osmanlı bürokrasisi ailelerinin mensuplarıydılar ve Fransa hayranıydılar. Öte yandan ITC'ye öncülük eden isimlerin pek çoğu ya Balkanlar'da doğmuşlardı ya da Rusya'dan gelen göçmenlerden oluşuyorlardı ve dolayısıyla daha mütevazı kökenlere sahiptiler. Bu kişiler genellikle 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Alman etkisi altındaki Osmanlı askerî akademilerinde eğitim görmüşlerdi. Bana göre Jön Türklerin meşrutiyet yanlılığı temelindeki koalisyonu, İttihatçılar ve onlara karşı çıkanlar şeklinde parçalandıkça muhalefetin ifade ettiği anlam da değişmiştir. Muhalefet kavramı bir süre sonra tahayyül edilen bir meşrutiyet rejimine ait teorik bir ideal olmaktan çıkıp, 1908 sonrasında ITC'ye karşı gelen Osmanlı liberallerinin yanı sıra dinî şahsiyetler ve diğer gelenekçi unsurlar gibi gruplarla ilişkilendirilen bir kavram hâline gelmiştir.
Reklam
İngiltere Yakın Doğu ve Körfezi yeniden şekillendirmek için savaşa girmemiş addedilirken, niçin İstanbul ve Boğazlar'a yönelik açık tehdit karşısında savaşa zorlanan Osmanlı İmparatorluğu'nun kendi coğrafyasından kaynaklanan ikincil, hatta daha alt sıralardaki hedeflerini belirlemeye çalışmış olması koaylıkla tüm kapsam ve içeriğinden koparılabilmekte, Osmanlıların “Türkçü-Turancı” emellerle savaşa girdiği iddiası bu derece kolayca öne sürülebilmekte ve taraftar toplayabilmektedir? Jön Türk hükümetinin gözü kara bir Alman yanlılığı yüzünden ve Turancı emellerle Birinci Dünya Savaşı'na katıldığını öne sürenler, İtilaf'ın Osmanlı İmparatorluğu'nu kazanmak ve Sadrazam Sait Halim Paşa, Maliye Nazırı Cavit Bey ve Cemal Paşa gibi yandaşlarının elini güçlendirmek için niçin içi boş ve tutarsız bir toprak bütünlüğü garantisi dışında hiçbir şey yapmamış olduğu sualini de cevaplandırmakla yükümlüdürler.
Sayfa 357
Parker macerası Jön Türklerin, Kudüs hâkimiyetiyle ilgili gerçekleri açığa çıkardı: Yolsuzluk ve beceriksizlik konusunda öncekilerden geri kalır yanları yoktu ve başardıkları tek şey Arapların otonomi umutlarını artırmak olmuştu. Bu yeni bilinci ifade etmek için Yafa’da Filistin adında milliyetçi bir gazete kuruldu. Ama çok geçmeden Jön Türklerin görünüşte demokratik gerçekte ise acımasız ve sinsi bir grup olduğu anlaşıldı. Onlar sadece Arap umutlarını değil Arap öğretilerini de sindirmeyi planlayan Türk milliyetçileriydiler. Arap milliyetçileri bağımsızlık hazırlıkları için gizli örgütler kurmaya başladılar ve Hüseyniler ve diğer hizipler onlara katıldı.
Sayfa 397Kitabı okudu
1908’de Kudüs, Abdülhamit ve onun gizli polisini deviren Jön Türk Devrimi’ni kutladı. Jön Türkler -İttihat ve Terakki Partisi- 1876 Anayasası’nı tekrar yürürlüğe koydu ve milletvekili seçimleri yaptı. Sevenleri tarafından Yahudi Paşa ve düşmanları tarafından küçük Hirodes olarak bilinen Albert Antebi büyük bir heyecanla Yafa Kapısı’nda toplanan coşkulu kalabalığa yüzlerce ekmek somunu dağıttı. Çocuklar sokaklarda genç Türk devrimi oyunları oynadılar.
Sayfa 388Kitabı okudu
... İnananlarından bazıları bu durumu nihai mukaddes paradoks olarak kabul etmektedir - ve Sabetaycı Yahudi-İslam mezhebine mensup çoğu Selanik’te yaşayan Dönmeler, 1908 ve Birinci Dünya Savaşı arasındaki Jön Türk devriminde büyük rol oynadılar. Günümüzde Türkiye’de hâlâ varlıklarını sürdürmektedirler.
Sayfa 306Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.