Siyaset-ekonomi ayrımı, yani sivil toplumun devletten ayrışması, kapitalist üretim ilişki biçiminin sürekliliği ve yeniden üretilmesi için elzemdir.
Örneğin Marx, Yahudi Sorunu isimli çalışmasında, feodalizmde sivil toplumun doğrudan siyasi bir nitelik taşıdığını, yani mülkiyet, aile, çalışma tarzı gibi sivil topluma ait öğelerin, senyörlük, feodal zümre ve korporasyonlar/loncalar gibi biçimlerde siyasal yaşam düzeyine çıkarıldığını; feodalizmin bu yapıları yıkıldığındaysa bir ayrışma yaşandığını ileri sürer. Kapitalizmle birlikte sivil toplumun siyasal karakteri ortadan kalkmıştır; sivil toplum ihtiyaçların, emeğin ve özel çıkarın alanı haline gelmiştir. Siyasal devletin oluşması ve sivil toplumun, birbirleriyle ilişkileri hukuka bağlı olan bağımsız bireylere ayrışması aynı sürecin öğeleridir. Dolayısıyla devlet ve sivil toplum aynı tarihsel, toplumsal gerçekliğin tamamlayıcı parçalarıdır ve bu yüzden kapitalist üretim ilişkilerinin kurulması ve devam etmesinde eşit güce ve öneme sahiptir.