Nazilerin o insanları nereye götürdüklerini görmek zorundaydık.
Mahkumlardan oluşan sıra kasabanın dışına yöneldiğinde saklandığımız yerden çıktık. Kamyonlar çoktan sokaklardaki cesetleri yüklenip gitmişlerdi ama sinekler hala uçuşuyordu. Karanlık bir ormanda kaybolmuş çocuklar gibi ·her gölgeden ürküp her sesle yerimizde sıçrayarak kalbimiz korkuyla dol­muş halde ilerledik. Ne yapmamız gerektiğini konuşmamız gerekmiyordu. Nazilerin o insanları nereye götürdüklerini görmek zorundaydık. Cesaret edebildiğimiz kadar yakından takip ettik. Ancak daha kasabanın dışına çıkmamıştık ki silah sesleri duyuldu. Bir garajın duvarına yaslanarak bekledik. Her silah sesiyle vurulanlar bizmişiz gibi yerimizde sıçrıyorduk. Silah sesleri uzun süre devam etti -gerçekten çok uzun süre ve en sonunda kesildiğinde hiç konuşmadan otobüs durağına ilerle­dik. Ölü kadınlar gibi yürüyorduk, ruhlarımız parçalanmıştı. Gördüklerimiz hakkında konuşmadık. O zaman bu konu­yu konuşmak küfürden bile beter bir şeydi. O kadar kötü bir şeye şahit olmuştuk ki ölümcül bir kutsallık kazanmıştı! Kö­tülüğün mucizesiydi! Gördüklerimizi kelimelere dökmek mümkün değildi, biz de konuşabileceğimiz zaman gelene ka­dar gördüklerimizin anısını güvenle sakladık. Zamanı geldi­ğinde onlara gösterip şöyle diyecektik, "İşte! Bu bir insanın yapabileceği en kötü şey!"
Sayfa 121 - Say Yayınları, 1.Baskı 2009 İstanbulKitabı okudu
"...güzelliklere dalmış düşünürler, evrenin ışıltısıyla kendinden geçip insanlardan kopmuş hayalperestler ağaçların altında düşlere dalmak varken, birilerinin açlığını, birilerinin susuzluğunu, yoksulun kış günündeki çıplaklığını, bel fıtığını, viraneyi, tavan arasını, zindanı, titreyen genç kızların üzerlerindeki paçavraları düşünmeye bir anlam veremezler; dingin, ürkütücü ve acımasızca tatmin olmuş zihinlerdir bunlar. Tuhaf ama sonsuzluk onlara yeter. (...) insan denen o ayrıntıyla uğraşmak neye yarar? İnsan acı çeker, olabilir; annenin sütü kesilmiş, bebek ölüyor, orasını bilmem, ama köknarın kabuğunun altındaki halkanın mikroskopta oluşturduğu şu muhteşem gülbezeği incelesenize! (...) Tanrı onların ruhlarını karartır. İşte karşınızda hem küçük hem yüce zihinler silsilesi. (...) Bunlar karanlık ışıltılardır. Acınacak halde olduklarının farkında değildirler. Ağlamayan hiçbir şeyi göremez.
Sayfa 569Kitabı okudu
Reklam
Cahillere elinizden geldiğince çok şey öğretin; toplum ücretsiz eğitim vermediği için suçludur, kendi karanlığını kendi yaratıyor. Günah karanlık ruhlarda işini kolayca görür. Suçlu günahı işleyen değil, karanlığı yaratandır.
"Küçük şehirlerde talihsiz bir kadın, herkesin acı alayları ve merakı altında çırılçıplak kalmış gibidir. Paris'te hiç olmazsa sizi kimse tanımaz ve bu karanlık bir elbise yerine geçer."
Sayfa 242 - İletişim Yayınları, cilt 1Kitabı okudu
" Karanlık baş döndürücüdür. İnsana aydınlık gerekir. Gündüzün aksi istikametine dalan yüreğinin sıkıştığını hisseder. Göz karanlıklara bakınca zihin bulanır. Ay tutulmasında, gece de, isli bir donukluk da Engözü pekler için bile endişe vardır. Kimse gece vakti, tek başına içi titremeden ormanda yürüyemez. Karanlık ve ağaçlar, ürkütücü ve kalın katmanlar oluşturur. Tam olarak seçilemeyen derinliklerde düşsel bir gerçeklik beliriyor. Algılanamayacak nesneler birkaç adım ötenizde hulyalı bir biçim alır. Boşlukta ya da zihinde uyuyan çiçekten düşlerine benzeyen belli belirsiz ve kavranması mümkün olmayan bir şeylerin dalgalandığı görülür. Ufukta ürkütücü görüntüler vardır."
Sayfa 462Kitabı okudu
Ne tuhaf şey, biliyor musunuz? Karanlık gece içindeyim ben. Biri var ki, giderken gökyüzünü de birlikte götürdü.
Sayfa 1064 - İletişimKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.