Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Öbür Anadolu beylikleri Orhan'ın oğlu Murat'ın hükümdarlığını tanıyınca Murat, "Hüdavendigar" ve ondan önce Selçuklu sultanlarının kullandığı ve impa­ratorlukta hak iddiasını açıkça gösteren "sultan-ı azam" unvanlarını aldı. Halefi I. Bayezit, çağdaş Batı kaynaklarının imparator olarak betimlediği ilk Osmanlı sul­tanıdır. Bayezit, 1395'te Kahire'deki Abbasi halifesinden Anadolu Selçuklu hü­ kümdarlarının özel unvanı "sultanü'r-Rum", yani "Bizans ülkeleri sultanı" unva­nının resmen tanınmasını istemiştir. Fakat bundan kısa bir süre sonra Anado­lu'daki eski Moğol topraklan üzerinde Timur hak iddia edecek, yalnızca bir ucbe­yi olarak gördüğü Osmanlı hükümdarının kendisini tanımasını isteyecekti. Daha sonra Timur'un oğlu Şahruh'un ileri süreceği aynı iddiaya Osmanlılar, kendi soy­larını eski Orta Asya Türk hanlarına bağlayan bir soyağacı uydurarak ve efsanevi Oğuz Han soyundan geldiklerini iddia ederek karşılık verdiler. Osmanlılar bu dö­nemde Orta Asya Türk söylencelerini bilinçli olarak canlandırıp benimsediler. II. Murat zamanında yazan Yazıcıoğlu Ali, "Kayı boyundan Ertuğrul, oğlu Osman Bey ve ucbeyleri bir kurultay kurdular. Birbirlerine danışıp Oğuz Han töresini an­ layınca Osman'ı han atadılar" der. Orta Asya hanlık kavramı, böylelikle bir gazi önderinin kişiliğinde İslami sultanlık kavramıyla birleşiyordu.
Sayfa 60 - PdfKitabı okudu
Sabah namazını kıldıktan sonra,dua ederken uyku-uyanıklık arasında bir halde iken kendisine; 'Değilmi ki sen,benim yüce kitabım olan Kuran-ı Kerim'e saf ve temiz bir kalp ile saygı gösterdin; ben de senin evladına kıyamete kadar yaşayacak bir ulu devlet ihsan eyledim, ' diye hitap olunduğunu işitir. Ertuğrul Gazi hemen secdeye kapanıp Allaha şükreder.
Reklam
Ahmet Kaya şafak türküsünde geçen torlak kemal, börklüce kimmiş bakın. Şeyh Bedreddini zaten biliyorduk Sultan Çelebi Mehmed dönemi Bedreddin Sakız, İzmir, Kütahya, Bursa ve Gelibolu üzerinden Edirne'ye geldi. Gittiği her yerde büyük bir alâka uyandırmıştı. Bu itibarla çok geçmeden bir kez daha, Edirne'den Aydın'a kadar çeşitli vilayetlere seyahatler yaptı. Aslında ehl-i sünnet dışı Batınî akidesini gizli bir biçimde yaymaya çalışıyordu. Daha çok Alevi Türkmenlerle temas ederek onları maksadına göre hazırlıyordu. Bursa'da Börklüce Mustafa, Kütahya'da Torlak Kemal kendisinin en meşhur halifeleri idiler. Özellikle bir Yahudi olan Torlak Kemal, Bedreddin'i ve Börklüce'yi saltanatı elde etmeye şiddetle teşvik edi- yordu. Ayrıca, kadınlar müstesna olmak üzere her türlü mal ve eş- yanın ortak olduğunu savunarak sosyal hayatı derinden sarsıyordu. Öte yandan Şeyh Bedreddin'in Anadolu'ya gelişi Yıldırım'ın oğullarının birbirleriyle kıyasıya mücadele ettikleri bir zamana tesadüf etmişti. Bundan dolayı şeyhin faaliyetlerinden habersiz Edirne'de hükümdarlığını ilan etmiş olan Musa Çelebi, ilim ve fazileti, irfan ve kudreti ile meşhur olmuş Şeyh Bedreddin'i kazaskerlik makamına oturttu. Böylece bilmeyerek onun nüfuzunun yayılmasına yardımcı olmuştu. Şimdi Şeyh Bedreddin dört bir yandan Edirne'ye gelenlerle görüşüyor ve faaliyetlerini genişletiyordu. Şeyhin, dinî fikirlerinden sonra şimdi siyasi görüşleri de deği- şiyordu.
Emir Timur Giriştiği her işte muvaffak olurken yirmi altı memleketin tacını başına geçirmiştir. Bunlar arasında Çağatay Hanedanı, Türkistan ve Moğolistan'daki Cet Hanedanı, Harizm, Horosan, Tataristan, Irak-ı Acem'de Beni Muzaffer, Irak-ı Arap'ta İlhanlılar ve Hind Hanedanı en mühimleriydi Ülkesi doğuda Çin Seddi'ne, kuzeyde Rusya içlerine, batıda Doğu Anadolu'ya, güneyde Mısır'a dayanıyordu. Kuvvetli cihangirin darbeleri altında hiçbir gücün kuvveti kalmıyordu. Askerlerin sadakati her türlü tasavvurun ötesindeydi. Yalnız canlarını değil, gerektiği zamanlarda mallarını ve ganimetlerini de hakanları yolunda feda ederlerdi. Timur da onlarla birlikte aynı sofrada yemek yerdi. Tasavvur ettiği bir şeyi asla terk etmez, verdiği emri geri almazdı. Kararlaştırdığı şey, onun için icra olunmuş hükmündeydi. Maziye asla teessüf etmez, istikbalden ise emin olmazdı. Ortaya çıkan her türlü hâlleri, metanetle karşılardı. Âlimlere, fakihlere, seyyidlere fevkalâde hürmet gösterirdi. Onların sohbetlerini dinlemek en büyük zevkiydi. Tüzükatı'nda: "Allah dostları âlimler ile devamlı irtibat hâlinde idim. Her işimde onlarla istişare ettim. Bunların hayır duaları bana zaferler kazan- dırdı" demektedir. Girdiği hiçbir memlekette de âlim ve şeyhlerin incitilmesine rıza göstermezdi. Savaş esnasında başarıya ulaşmak için hareketlilik ve şaşırtmaca gibi pek çok harp hilesine başvururdu. O kendisini takdim ederken genellikle “Biz ki, Mülûk-ı Turan; Emir-i Türkistan'ız. Biz ki Türk oğlu Türk'üz. Biz ki milletlerin en kadimi ve en ulusu Türk'ün başbuğuyuz" ifadelerini kullanırdı.
Murat Hüdavendigar Temiz itikatlı olup işlerinde ve ibadetlerinde ihlasla hareket ederdi. Neşri Tarihinde şöyle rivayet edilir ki bir gün Murad Han, yıllardır imamlığını yapan zata: "Mevlana! Benim günahım çokluğundan mıdır ki, namaza tekbir getirip el bağlayacağım zaman üç kere Allahu Ekber deyip tekbir getirmeyince Kâbe-i Şerif'i müşahede edemiyorum. Sen hemen bir tekbirde ne hoş müşahede edersin" demiştir. Neşri "Gâzi Hünkâr gayet salih olduğundan, her kişi tekbir bağ- layınca kendi gibi Kabe-i Muazzama'yı görür sanırdı" dedikten sonra "Hiçbir kimse onun velayetinden şüphe etmezdi" diyerek dinî yönüne işaret etmektedir.99
Onun elinden verdiği KIMIZI içti(kuruluş osman yalanmış :d)
Osman Bey'in istiklalini alması ise 1299(1301(?)) yılında olmuştur. Bu da İlhanlı Gazan Han'ın Selçuklu Sultanı III. Alaeddin Keykubat'ı tevkif ettirerek Azerbaycan'a göndermesi olayı ile başlar. Selçuklu sultanının uğradığı bu ağır hakaret Selçuklu Devletinin sonu oldu. Selçuklu beyleri ve askerleri dağılarak mahalli Türk beylerine katılmaya başladılar. Bunların büyük bir çoğunluğu Bizans ucunda kurduğu kararlı idare ile ün salan Osman Bey'e katıldı. İlhanlı - Moğol hakimiyetine rıza göstermeyen göçebe Türk ve Türkmen boyları da Osman Bey'in topraklarına çekildiler. Böylece Osman Bey'in buyruğu altında oldukça kalabalık bir Türk gücü toplanmış bulundu. Bunların önde gelenleri dağılan devleti yeniden derleyip toplayacak, gerek Bizans'a, gerek Ilhanlılara karşı Türk ülkesini savunacak bir başkan olarak Kayı Han soyundan olmakla han olmaya hakkı ve liyakati bulunan Osman Bey'i seçtiler. Türk Oğuz töresine göre yapılan bu seçim bir törenle son buldu. Herkes birer birer Osman Bey'in önünde diz çökerek onun elinden verdiği kımızdan içti.
Sayfa 18
Reklam
Artık fırsat ve nusret senindir Hidayet menzili nimet senindir Sana verildi taht düşmesin baht Ezelî ta ebed devlet senindir Yansın çerağların âlem içinde Döşene sofralar davet senindir İki cihanda hayırla anılmak Nesep ve nesil ile burhan senindir Çocukken erdi sana baht-ı devlet Cihanda olan devran senindir Süleyman zamanının menbağısın Hem inse hem cinne ferman senindir.
Ey sâbâ alıp selâmım kâkül-i cânâna es Kim kapılmaz nev-eda ile görünce onu bes İstemezsen sevdiğim çek tîgini gönlümü kes Kim kapılmaz nev-eda ile görünce onu bes
Sayfa 260 - lll. Selim HanKitabı okudu
Bilmedim derd-i dilin ölmek imiş dermanı Öleyin derd ile tek görmeyeyin hicranı Mihnet ü derd ü gama olmağ için erzani Avniya sencileyin mihnet ü gam-keş kanı Gönül eyvay gönül vay gönül eyvay gönül • • • • • • Gönüldeki aşk derdinin dermanı ölmek imiş, bilemedim. Tek o dert ile öleyim de ayrılığının acısını çekmeyeyim. Ey Avni Sevgilinin aşkının gereği olan eziyet dert ve üzüntüye layık olabilmek için senin gibi eziyet ve sıkıntı çeken nerede var? (Senin bunları çekmen ne büyük saadettir). Ah gönlüm eyvah gönlüm, vah gönlüm eyvah gönlüm.
Sayfa 123Kitabı okudu
Ne söylememde selâmet ne ketme kudret var Derûn-ı âşık-ı şeydâda böyle hayret var
Sayfa 256Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.