Gelmemişti Esmé; gelmeyecekti de. Besbelli, çağrılı olduğu yere çağrılı olduğu zamanda gitmeyen kadınlardandı. Ansızın gelenlerdendi, siz artık şişmiş yüreğinizle beklemekten vazgeçmişken. Güvenilmezliği insanın sinirlerini tel tel edenlerdendi. Unutkanlardandı Esmé. Ne güçlü bir kaledir unutkanlık, ne dehşetli bir zırhtır! Orada, onu düşünerek otururken haset ve hınç içinde bir kez daha unutabilenlerden nefret ettim. Unutabilenler ve geç kalanlardan.
Korku, bir leke gibi büyür. Bazen umulmadık sebeplerle çeker, daralır, küçülür; ama daima oradadır.
Reklam
Gözlerini önüne indirip, "En bulaşıcı hastalık ruh hastalığıdır" diyor.
Bir cinayet romanından bir öğüt aklıma geliyor; gagamı kapıyorum: Yalan söylerken yakalanma şansını en aza indirmek için, mümkün olduğunca az bilgi ver.
Olmadık varsayımlardan yola çıkarak, mantıklı bir sonuca ulaşamazsınız. Doğru saptamalarda bulunabilmek için, öncelikle gerçek verilere muhtaçsınız. Şimdi lütfen..."
Güneşi balçıkla sıvayamazsınız! Adanmış birine attığınız tekmeler bir gün misliyle sizi acıtacaktır! Kötülük, bir ok gibi sahibini bulacak; kara büyücüler, felaket tacirleri, vicdansızlar cezalarının bağışlanması için ayaklarıma kapandıkları gün, merhamet dolu yüreğimin..." Kaptan, koca gövdesiyle barın kapısına seğirtip bir eliyle beni göstererek vaazını sürdürüyor.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.