Vatan sevgisi imandandır.
Vatan bize evlattan da eşten de daha kutsaldır.
Sayfa 142Kitabı okudu
Bir mankurt kim olduğunu, hangi soydan, hangi kabileden geldiğini, anasını, babasını, çocukluğunu bilmezmiş. İnsan olduğunun bile farkında değilmiş. Bilinci, benliği olmadığı için, efendisine büyük avantaj sağlarmış. Ağzı var, dili yok, itaatli bir hayvandan farksız, kaçmayı düşünmeyen, bu yüzden de hiç tehlike arzetmeyen bir köle imiş. Köle sahibi için en büyük tehlike, kölenin başkaldırması, kaçmasıdır. Ama mankurt isyanı, itaatsizliği düşünemeyen tek varlıkmış. Efendisine köpek gibi sadık, onun sözünden asla çıkmayan, başkalarını dinlemeyen, karnını doyurmaktan başka bir şey düşünmeyen bir yaratık...
Sayfa 144Kitabı okudu
Reklam
Anne çünkü
Juan-Juanlar'ın bir tutsağı mankurt yaptıkları duyulur, öğrenilirse, artık onu en yakınları bile gerek zorla gerek fidye vererek kurtarmak istemezlermiş. Çünkü bir mankurt, eski vücuduna saman doldurulmuş bir korkuluktan, bir mankenden farksız olurmuş onlar için. Bununla birlikte, bir defasında, adı tarihe Nayman Ana olarak geçen bir göçebe kadın, oğlunun başına gelenlere dayanamamış, onu kurtarmak istemiş. Efsane böyle anlatır. Ana-Beyit mezarlığının adı da buradan gelir.
* Mankurt'u biliyor musun; hani eskiden Asya'daki kabilelerin bir düşman savaşçısını esir aldıkları zaman uyguladıkları yöntem. Adamın kafasındaki saçları kazırlarmış, sonra yeni kesilmiş koyunun ıslak işkembesini o çıplak başa sıkıca geçirir, savaşçıyı boğazına kadar toprağa gömer ve Asya güneşinin altında günlerce bırakırlarmış. Ölmesin diye yemek yedirirlermiş elbette. Bir süre sonra adamın saçları uzamaya başlayınca kuruyan, sertleşen işkembeyi geçemediği için kıvrılıp geri döner, adamın beynine doğru büyürmüş. Korkunç acılar çeken adam bir süre sonra kimliğini, kişiliğini, her şeyi unutup mankurt haline gelirmiş. Daha sonra bu savaşçıları kendi kabilelerine karşı dövüştürürlermiş...
Sayfa 252 - Dogan kitap
Mankurt nedir? (Juan-Juan işkencesi)
"İnsanın hafızasını yitirmesine, deli olmasına yol açan bir işkence usulleri varmış. Önce esirin başını kazır, saçları tek tek kökünden çıkarırlarmış. Bunu yaparken usta bir kasap oracıkta bir deveyi yatırıp keser, derisini yüzermiş. Derinin en kalın yeri boyun kısmı imiş ve oradan başlarmış yüzmeye. Sonra bu deriyi parçalara ayırır, taze taze, esirin kan içinde olan kazınmış başına sımsıkı sararlarmış. Böylece sarılan deri, bütün yüzücülerin kullandığı kauçuk başlığa benzermiş. Buna 'Deri geçirme işkencesi' derlermiş. Böyle bir işkenceye maruz kalan tutsak ya acılar içinde kıvranarak ölür, ya da hafızasını tamamen yitiren, ölünceye kadar geçmişini hatırlamayan bir 'mankurt', yani geçmişini bilmeyen bir köle olurmuş."
Sayfa 143Kitabı okudu
*Mankurt: Gün Olur Asra Bedel adıyla yayınladığımız eserde Aytma­tov, Juan-Juanlar’ın esir aldıkları gençlere uyguladıkları bir işkence türünü anlatır: Esirlerin başındaki kılları kökünden kazıdıktan sonra, yeni kesilmiş bir deve derisinden ya­pılmış başlığı kafasına sımsıkı geçirirler, esiri bu haliyle güneş altında günlerce aç, susuz bırakırlar. Esir bu işkenceye dayanır da sağ kalırsa hafızasını kaybeder, bü­tün geçmişini unutur ve bir ‘mankurt’ olur.
Reklam
465 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.