Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Fransa'da ise, krallık 15. yüzyıla gelinceye dek feodal egemenlerden bu tür vergiler alma yoluna gitmemiştir. Belki de kralın gücü bu feodal beylerden kimilerine yetmediği için bu tür isteklerde bulunmamıştır; ama asıl neden Fransa'da zengin altın ve gümüş yataklarının bulunmamasıydı. Fransa'nın zenginliği tarımından ve endüstrisinden kaynaklanırken, orta Avrupa'nın varlığı yeraltı zenginliklerinde yatıyordu.
Sayfa 70
''..VII. yüzyıldan itibaren Araplar cıvadra yelkeni olarak uygulanması daha kolay olan üçgen yelken veya “Latin” yelkeniyle Akdeniz halklarına örnek olurlar. Yeni cıvadra yelkeni yeni dümenle birleşince rüzgârın her türlü açısını kullanacak duruma geldiği için her türlü evrime izin verir. Bütün bu yenilikler, Roma dönemindeki ticaret gemilerinden dört kat daha büyük gemilerin inşasına izin verdi ve boyutların bu denli büyümesi cıvadra ile ana direk arasına yeni bir direğin -mizana direğinin- konmasıyla sonuçlandı. Daha sonraları önce ana yelkenin sonra da mizana yelkeninin üzerine kare yelkenler çekilecekti; bu sırada cıvadra yelkeni büyüyünce mizana direği ile ana direk de pupaya doğru kaydı ve üçüncü direk için böylece yer açıldı. Arka dümenin icadı ve yelken sistemindeki iyileştirmeler olmasaydı Kolomb Amerika’ya ulaşamazdı. Dolayısıyla yeniçağın başlangıcına ve geleneksel olarak ortaçağın kapanmasına yol açan olay ortaçağda gerçekleşti. Tarihçiler 1000 yılından sonra gerçekleşen bu teknik yeniliklerden “ilk endüstri devrimi” şeklinde söz ederler. Bu gerçekten de zanaatkârlık alanında ve karanlık çağlar efsanesini yıkacak türden bir devrimdi.''
Reklam
Amerika'nın endüstriyel atılımcılığının kimi alanlarda diğer Batı ülkelerince -ki bunlara Japonya'yı da katıyorum- aşılmış olmasına karşın bu sınırlı ilerlemeler, tüm Batı Uygarlığı'nın kendi tarihsel döngüsünün sonuna yaklaşmakta olduğu gerçeğini örtbas edemez. Düşüncede köklü bir değişim olmadan, böylesine önemli ve ciddi bir akım tersine döndürülebilir mi; bir zamanların büyük bir uygarlığı yeni bir tarihsel döngüyü başlatabilir mi? Bu bağlamda verilebilecek tek örnek, yüzyıllarca süren bir çöküş döneminden geçip geelen Çin'dir. Bu ülkenin 1947'de benimsediği devrimci politika, uzun tarihinde, psikolojik itici gücü ile teknolojisinin birbirine koşut biçimde ilerlediği bir gelişme, yani büyüme dönemini ikinci kez yaşama olanağını elde edebileceğini gösterebilir. Çin belki bin yıldan da fazla sürecek bir tarihsel döngünün eşiğinde bulunuyorken, Batı Uygarlığı, bin yaşını çoktan doldurmuş bir döngünün son günlerini yaşıyor.
Sayfa 243 - The Medieval Machine- The Industrial Revolution of the Middle Ages, Jean Gimpel, 1976, TUBİTAK Popüler Bilim Kitapları 38, Altıncı Basım Kasım 2004, [ISBN: 975-403-061-8]Kitabı okudu
Herhangi bir uygarlığın gelişmişlik çağı, ekonomisinin gerilemeye başlaması ile eşzamanlıdır; ya da bir karşılaştırmalı uygarlık tarihçisinin deyişiyle, "Herhangi bir uygarlığın gelişmişlik sürecinin doruğuna varışı, ekonomik gerileme sürecine girdiği an beklenmelidir. "² ²J.B.Clough, The Rise and Fall of Civilization (New York: Columbia University Press, 1961), s. 7.
Sayfa 241Kitabı okudu
Teknoloji tarihi konusundaki bilgisizliğimiz, çağımızın sosyo-ekonomik evrimini tam olarak kavramamızı engellediği gibi, geçmiş dönemlerin görüntüsünü de donuklaştırmaktadır. Bizler tarihin gerçek anlamda ilk teknolojik toplumunda yaşadığımız kanısını taşıyoruz. Çevremize baktığımızda görebildiğimiz tek şey de bilim ve teknik alanındaki sürekli ilerleyiştir. Oysa Batı Uygarlığı, üçüncü bin yıllık dönemi de büyük ölçüde kapsayacak bir duraklama dönemine girmiştir. Bu nedenle, bilim adamlarının söz konusu kanıyı düzeltmeleri gerekir.
Sayfa 231 - The Medieval Machine- The Industrial Revolution of the Middle Ages, Jean Gimpel, 1976, TUBİTAK Popüler Bilim Kitapları 38, Altıncı Basım Kasım 2004, [ISBN: 975-403-061-8]Kitabı okudu
John Ball, 1381
"Değerli dostlar, İngiltere'de her şey paylaşılmadıkça, kulluk kölelik de, beylik patronluk da artık tümüyle son bulmadıkça, kendi kendimizin efendisi olmadıkça hiçbir şey düzelmez. Bizlere nasıl böyle kötü davranabiliyorlar! Ne hakla bizi kendilerine kul köle yapabiliyorlar? Hepimiz aynı soydan, Adem ile Havva'dan gelmiyor muyuz? Hangi nedenlerle, hangi kanıtlarla bizlerin efendisi olduklannı ileri sürebiliyorlar? Onlar kadifeden, ipekten giysiler giyer, samur kürklere bürünürlerken bizlere aba giyrnek düşüyor. Onlar şarabın da, türlü türlü baharatın da, ekmeğin de iyisini yiyip içerken, bizler çavdarla ya da artık ve döküntü şeylerle yetinmek durumunda kalıyoruz. Onlar dayalı döşeli villalarda otururlar, bizlerinse, fırtına, yağmur, çamur demeden çalışmaktan başka neyimiz var? Onlar bu şatafatlı yaşamlannı bizlerin emeğine borçlular."
Sayfa 210 - The Medieval Machine- The Industrial Revolution of the Middle Ages, Jean Gimpel, 1976, TUBİTAK Popüler Bilim Kitapları 38, Altıncı Basım Kasım 2004, [ISBN: 975-403-061-8]Kitabı okudu
Reklam
Bilimsel araştırma yapmak isteyip de çeviri yapıtların kendilerine ulaşmasını bekleyecek denli sabırlı olmayan bilim adamları ve öğrenciler, aritmetik, müzik, geometri ve gökbilimi dörtlüsü (quadrivium) üstüne eğitim-öğretim yapan Avrupa kentlerinden biri olan Toledo'ya gidiyorlardı : "Bizim zamanımızda tümüyle quadrivium'a dayalı Arap öğretisini yığınlara sunan okullar Toledo'da yoğunlaşmıştı. Ben de bu dünyanın en bilge filozoflannın derslerini izlemek için bu kente koştum"⁶ diye yazan Daniel de Morley, dinsiz* Arapların öğretisinden hayranlıkla söz ederken ya da geçmişin bu inançsız filozoflarının düşüncelerine bel bağlarken hiç de rahatsızlık duymuyor: "Dünya'nın yaratılışı üstüne tartışırken kilisenin öğretisi yerine dinsiz filozofların görüşlerine yönelirsem, kimse beni kınamasın. Bunlar inanmış kişiler sayılmasalar da, öğretilerine, içtenliklerine güvenebildiğimiz sürece bilgilerinden yararlanmak durumundayız."⁷ * Hıristiyanlar kendi inançlanna bağlı olmayanlara "dinsiz" ya da "kafir" diyorlardı.
Sayfa 171 - The Medieval Machine- The Industrial Revolution of the Middle Ages, Jean Gimpel, 1976, TUBİTAK Popüler Bilim Kitapları 38, Altıncı Basım Kasım 2004, [ISBN: 975-403-061-8]Kitabı okudu
Realite..
12. yüzyıl Rönesansı ile sonraki daha ünlüsü arasında temel bir fark söz konusu idi. İlki esas olarak felsefeye, bilime yönelirken, ikincisi sanata, edebiyata ağırlık veriyordu. Avrupa'nın her yanında bilginler, var olan tüm bilimsel ve teknik yapıtların çevirilerini ülkelerine kazandırmak için hummalı bir çaba içine girmişlerdi. Yunanca bilimsel yazının önemli bir bölümü -ek yorumlar, açıklamalar eşliğinde­- Arapçaya çevrilmiş olduğundan, bu geniş bilgi birikimini Avrupa toplumuna sunmayı amaçlayan İngiliz Bath'lı Ade­lard ya da İtalyan Cremona'lı Gerard gibi bilim adamları Arapça öğrenmişlerdi. İspanya'nın Toledo kentinde, Hıristiyan, Yahudi ve Müslüman çevirmenlerce oluşturulan çeviri ekipleri yalnızca Yunancadan değil, özellikle tıp, gökbilimi, aritmetik, cebir ve trigonometri üstüne, Arapçadan da Latinceye çeviriler yapmışlardı.
Sayfa 170 - The Medieval Machine- The Industrial Revolution of the Middle Ages, Jean Gimpel, 1976, TUBİTAK Popüler Bilim Kitapları 38, Altıncı Basım Kasım 2004, [ISBN: 975-403-061-8]Kitabı okudu
"Nesnelerin nedenlerini anlayıp kavrayabilenler, mutlu insanlardır."
Sayfa 169 - The Medieval Machine- The Industrial Revolution of the Middle Ages, Jean Gimpel, 1976, TUBİTAK Popüler Bilim Kitapları 38, Altıncı Basım Kasım 2004, [ISBN: 975-403-061-8]Kitabı okudu
Batı Avrupa Kilisesi'nin (Roma Kilisesi) tutumunda kendini gösteren bu değişiklik, Ortaçağ endüstriyel devrimi diye adlandırdığımız sürecin açıklığa kavuşturulması ya da kavranması açısından hayli önemlidir. Çünkü bu değişiklik, yeni teknolojilere, yeni düşüncelere yönelişin habercisi olmuştur. Bizans Ortodoks Kilisesi'nde teknolojik yenilikleri benimsemeye, yeni düşüncelerle uzlaşmaya yönelik bir eğilim söz konusu değildi. Ortodoks papazlarının, mekanik saati 20. yüzyıla dek Ortodoks Kilisesi'ne sokmamakta direnmeleri, onların dinsel geleneklere ne denli ödünsüz bir biçimde bağlı olduklarının çarpıcı bir kanıtıdır. Ortodoks inanca göre, zamanın sayısal olarak saatlere, dakikalara, saniyelere bölünmesiyle Tanrısal sonrasızlık arasında en ufak bir ilinti olamazdı; o nedenle böyle bir aygıtın kiliseye kurulmasına izin vermek bağışlanmaz bir günah olurdu. Öte yandan, Roma Katolik Kilisesi'nde mekanik araçlara karşı böylesi bir önyargı bulunmadığından, kiliselerin ön yüzlerine ya da kulelerine saat yerleştirilmesinde bir sakınca görülmüyordu.
Sayfa 164 - The Medieval Machine- The Industrial Revolution of the Middle Ages, Jean Gimpel, 1976, TUBİTAK Popüler Bilim Kitapları 38, Altıncı Basım Kasım 2004, [ISBN: 975-403-061-8]Kitabı okudu
73 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.