Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ATSIZ'DA TARİH ANLAYIŞI: Atsız'ın lisans öğrenimi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (Edebiyat Zümresi) olduğu hâlde bilim adamı olarak tarihle daha çok ilgilenmiş, bu konuda daha çok eser vermiştir. “Türk tarihinin içinde yüzüyorum. Diyebilirim ki her günüm 27 asrın içinde geçiyor." diyecek ölçüde (Atsız 1992: 67) kendisini tarihle
Osmanlı hukukunun Romadan etkilenmesi
Osmanlılar da, kendi hukuklarını üretirken, İslamdan olduğu kadar, artık yaklaşık bin yıllık bir geleneği olan Justinianus Kodeksi’nden de yararlanmayı ihmal etmediler. Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman’ın ünlü kanunnameleri, tıpkı Roma’da olduğu gibi, çok hukukluluğun üstünde bir çeşit üst-hukuk işlevi gördüler.
Reklam
Ve din dersleri hocasının resmini yapan kurşunkaleminle yık Mızraklı İlmihalin yeşil sarıklı iskeletini.. Sen kendi cennetini kara toprağın üstünde kur. Coğrafya kitabıyla sustur, seni "Hilkati Âdem'le aldatanı.. Bu satırlardan da anlaşılacağı gibi Nazım Hikmet, sadece bilimsel materyalizmin değil, diyalektik materyalizmin de etkisi altındadır. Dolayısıyla din, ona göre sadece bir masal, hurafe değil; aynı zamanda insanların, sömürü ilişkilerini doğru okumasını engelleyen bir öğretidir.
Sayfa 156Kitabı okudu
Son olarak şu nokta vurgulanmalıdır ki, Türk seküler düşünürleri Galileo hadisesini orada, bizden uzakta yaşanmış bir olay olarak görmemiş, onun bugün de farklı aktörlerce tekrar tekrar yaşandığını düşünmüşlerdir. Onlara göre Atatürk ve onun takipçileri, karanlığa karşı aydınlığın, yani bilimin yanında yer almaktadırlar ve almalıdırlar. Karanlık ise varlığını sürdürmek için dogmalara, dinlere ihtiyaç duymaktadır. Sınırların bu denli net olduğu bu dünya tasavvurunda, Abdullah Cevdet'in de belirttiği gibi bilimin yanında yer alma, bir tercih olmaktan çıkmış, modern dünyada varlığını korumak isteyenler için bir mecburiyet halini almıştır. Sonuç olarak Türkler, Galileo'yu Voltaire, Draper ve White'ın sunduğu gibi dine karşı mücadele etmiş bir figür olarak tasvir etmekle kalmamış, ona Türkiye özelinde yeni sembolik anlamlar yükleyip, onu Türk toplumunu sekülerleştirme yolunda görevlendirmişlerdir.
Sayfa 134Kitabı okudu
Bu seküler düşünürlere göre, bilimle dogmanın/dinin, aydınlıkla karanlığın mücadelesinde Atatürk'ten beklenen, bilimin yanında yer almasıdır. Atatürk'ün takipçileri de bu mücadelede doğru tarafta durmalı, din ile bilim arasında bir çatışma yokmuş gibi davranmamalıdır. Şengör, modern Türk insanının takınması gereken ideal tavı açıklarken bilimsel bir akla sahip insanların Atatürk'ten "Allah'ın lütfu" olarak bahsetmesinin dahi kabul edilemeyeceği uyarısında bulunur. Bilimsel zihin, bu kavramları reddetmelidir.
Sayfa 133Kitabı okudu
Cumhuriyet'in ilk dönemlerinden itibaren tepeden inmeci sekülerleşme, önemli komplikasyonlara vücut vermiştir. Devletin laik yasalarla yönetilmesini yeterli görmeyen elitler, toplumun da sekülerleşmesini arzulamıştır. Yönetici elit, Diyanet de dâhil olmak üzere çeşitli devlet kurumları yoluyla halkı "bilinçlendirme" yoluna gitmiştir. Ancak sekülerleşme beklendiği kadar hızlı gelişmemiş, zaman zaman ortaya çıkan sekülerleşme karşıtı hareketler endişe uyandırmıştır.
Sayfa 125Kitabı okudu
Reklam
Osmanlı döneminde, geri kalmayı, doğa bilimlerini icra etmeyip metafiziksel sorularla uğraşmakla açıklayan bu aydınlar, gücü ellerine geçirince hayallerini gerçekleştirmeye girişmişlerdir. Atatürk, sadece Cevdet'in değil, Jön Türklerin hayalleri arasında yer alan din adamları sınıfının gücünün daha çok kısıtlanmasını, devlet kurumlarının ve özellikle de eğitim kurumlarının dini öğelerden "arındırılmasını" hedeflemiş ve gerçekleştirmiştir. Hilafet kaldırılmış, Batı hukuku benimsenmiş, eğitimde sekülerleşme yaşanmış hatta daha da öteye gidilerek özel alana müdahele edilmiş; tarikatlar yasaklanmıştır. Sekülerleşme, Cumhuriyet'in ilk dönemlerinden itibaren temel hedeflerden birisi olagelmiştir. Zaman zaman bu hedefi engellediği düşünülen eylem ve fikirler askeri güç kullanılarak bastırılmıştır.
Sayfa 112Kitabı okudu
Bu noktada Şükrü Hanioğlu'nun da belirttiği gibi Atatürk'ün bu fikirlerinin zamanın ruhuna uygun olduğu, aynı fikirlerin Atatürk'ün mensup olduğu çevre tarafından da benimsendiği hatırlanmalıdır. "Bilimcilik" diye de tanımlanan, bilimin diğer tüm bilgi türlerini geçersiz kıldığı, bilimin her konuda hakem ve rehber sayılması gerektiği, eninde sonunda bilimin dini alt edeceği fikri Atatürk ile başlamamıştır. Bu eğilimin Osmanlı'da başladığı, Atatürk'ün bu görüşü yaratmak bir yana, bu görüşten etkilendiği unutulmamalıdır.
Sayfa 111Kitabı okudu
Bu dönem, Batı'nın bilgisinin yanı sıra Batı'da yürütülen bilim ile ilgili tartışmalar da Osmanlı'ya taşınmıştır. Batı karşısında geri kalmış olmanın beraberinde getirdiği psikoloji, birçok Osmanlı aydınını Batı'yı sadece teknolojik bir model olarak almanın yeterli olmayacağı konusunda ikna etmiştir. Birçok aydına göre Batı'dan gelen her şey kıymetlidir. Batı, "hiçbir dönem bu denli idealize edilmemiş, genç nesiller kendi kültür ve geçmişlerine bu kadar antipati duymamışlardır. Kuşkusuz bu dönem Abdülhamid'in siyasi baskısı, İslam'a tepkili nesillerin yetişmesinde, dolayısıyla din-bilim çatışması tezinin popülerleşmesine katkıda bulunmuştur.
Sayfa 109Kitabı okudu
Türk reformcular, dini, Batı örneğinde olduğu gibi, ilerleme ve aydınlanmanın önündeki en büyük engel olarak görmüşlerdir. Darwinizm, Osmanlı entelektüel hayatına böyle bir atmosferde girmiş ve kısa sürede Osmanlı'daki modernleşme tartışmalarının önemli bir parçası olmayı başarmıştır. Öyle ki Darwin, seküler Osmanlı aydınlan için, bilimin ve doğruluğun sözcüsü, gençleri uyandıracak bir önderdir. Darwin'i reddedenlerse Orta Çağ'da hapsolmaya mahkûmdur.
171 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.