Her şey nasıl da çılgınca ve canavarca görünüyordu! Eline kendisinin okuyamayacağı, yalnız bir başkasının çözebileceği harflerle, ürkütücü bir günahın sırrı, suçun kan kırmızısı bir işareti yazılmış olabilir miydi? Hiçbir kaçış mümkün değil miydi? Bizler görünmez bir güç tarafından hareket ettirilen satranç taşlarından, çömlekçinin keyfine göre şeref veya utanç dolu bir hayat için biçimlendirdiği kaplardan başka bir şey değil miydik?
Fakat öte yandan kimse, belli bir zamanın mekânsızlıkta, zamansızlık içerisinde ne kadar sürdüğünü anlatamaz, ölçemez, somutlaştıramaz, ne bir başkası için ne de kendi kendisi için.
"Düşüncelerin de bir destek noktasına ihtiyaçları vardır, aksi takdirde dönmeye ve anlamsız bir biçimde kendi etrafında çember çizmeye başlarlar; onlar da hiçliğe dayanamazlar."