Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"...Kuranda kadınları mutlak surette aşağılayan bir ayet yoktur.Ayetlerde dindar erkeklerden ve dindar kadınlardan birlikte bahsedilir;Müslüman kadınların da erkekler gibi dini görevleri olduğu ve bu görevler karşılığında ödüllendirilecekleri anlatılır.Peygamberin eşleri ve kızı Fatıma'ya duyduğu sevgi, bu menfi hükmü tamamen geçersiz kılacak mahiyettedir.Peygambere ait olan şu ünlü vecize müminlere örnek olmalıdır: -Allah,dünyada bana kadınları ve güzel kokuları sevdirdi; gözlerimi teselliyi de duada buldum.(4)" Kadınlarımız artık kendi problemlerine sahip çıkmalıdırlar ve aşağılık duygusunu üzerlerinden atmalıdırlar.Eğitilmeli, bilgili kararlı,azimli,sezgi ve muhakeme sahibi, kendine güvenebilen, bağımsız, çok yönlü düşünebilen, risk ve sorumluluk yüklenebilen ,varlıklı,ahlaklı ... kişiliğe sahip ve cesaretli olmalıdırlar.Özellikle kendilerini ilgilendiren kanun ve kararlarda söz sahibi olmalı, insanlık onuruna yakışır kararların alınmasında sorumluluk almalıdırlar.Kendilerini erkeklerin himayesi altında olma görüntüsüne son vermelidirler.
Sabır, meyve
Ancak sabırdır meyveyi tatlandıran, sabırdır tohumu uzun kış mevsimi canlı tutan ve buğday durumuna getiren; ve buğdayı önce una sonrada ekmeğe dönüştürülmesini sabırla bekleyen insanlara dayanma gücü veren yine sabırdır.
Sayfa 140Kitabı okudu
Reklam
Tanrım, “Şimdi Sen’in bu kulların toplandılar, dinlerine bağlılıklarından dolayı beni öldürmek ve böylece Sana daha yakın olmak istiyorlar. Onları affet!...”
İlâhî Hakikat’i din ışığı ile arayan kimse, güneşi yıldızların ışığı ile arayan insana benzer.
Tanrı, şeytanın Âdem’e secde etmesini emretmişti; fakat, kendisinden başka kimseye secde edilmemesini emreden de O değil miydi! Şeytan bu ikilemden nasıl sıyrılabilirdi? Özünde şeytanın itaatsizlik etmesini isteyen Tanrı idi; yoksa o kendi iradesiyle emre itaatsizlik edemezdi. Gerçek âşık, sevgiliye itaatkârdır ve sevgiliden yüz çevirmek yerine, o n u n lanetini bir şeref nişanesi olarak kabul eder. Hallac’ın bazen kendine de atfettiği şu mısralar, şeytanın çıkmazını tasvir etmek açısından dikkate şayandır: Elleri bağlı denize attı ve seslendi: Dikkat et, su ıslatmasın seni!
“her kim tanrı’nın bir’liğine şahadet ettiğini iddia ederse, o bununla tanrı ’ya şirk koşmuş olur. ” faninin (zamana bağlı olarak yaratılmışın) ezelîden ayrılması ve sonra, faniden yüz çevirip ezelîye dönmesi - işte tevhid inancının zahiri budur. fakat bunun esası, fanîhkten çıkıp bakîde fena bulmaktan ibarettir. gerçek tevhid inancına gelince: bu sadece allah’ın resulü muhammed’e (s.a.v.) mahsustur! tanrı’nın kendisinden başka kimse tanrı’nın bir’liğine şahadet getiremez. o’nun resulü’nden başka kimse tevhid inancının gerçek mahiyetini bilemez. “ben” demek hakkına sadece tanrı sahiptir. hallac’tan yaşça büyük çağdaşı harraz’m da ifade ettiği gibi, prensip olarak insanın kendisi, “şahadet ediyorum ki, allah’tan başka tanrı yoktur.” (lâ ilâhe illallah) inancını dile getiremez. çünkü böyle bir inancı dile getiren insan, o anda kendi varlığını da teyit etmiş ve bununla tanrı ya şirk koşmuş olur.
Reklam
Hallac'ın elleri ayakları kesilmiş, çarmıha gerilmiş veya daha güçlü bir ihtimalle darağacına çekilmiş, sonra da boynu vurulmuş, ardından da vücudu yakılarak külleri Dicle'ye savrulmuştur. Bütün hayatı boyunca hazırlığını yaptığı ölüm buydu işte. Allah'a kavuşmak için sık sık Bağdatlıların kendisini öldürmelerini istemiştir; böylece onlar da basit ve içten inançlarının karşılığını alabileceklerdi.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.