Beni bindirdikleri araba uzaklaşırken, Anja'nın cesedine doğru baktım. Onu gömmeye bile gerek görmemişlerdi; güneş ve rüzgârda sere serpe yatıyordu ve aç kuşlar tepesinde daire çizmeye başlamıştı bile. Birkaç hafta içinde ondan geriye hiçbir şey kalmayacaktı. Tıpkı benim kimsenin adımı bile bilmediği bir ülkede silineceğim gibi, o da silinip gidecekti. Amerika'da..