Militanın bakış açısıyla, kimlik her şeydir. Ve bütün fotoğraflar, altlarına eklenen yazılar ya da üstlerine konan başlıklarla açıklanmayı veya çarpıtılmayı beklerler.
“Benim istediğim hayatımı hissederek yaşamak. Gerçekten hayatının içinde olmaktan, adım attığın anı yaşamaktan, dünyaya -ki bu dünya seni de içerir- bütün dikkatini vermekten bahsediyorum.”
Modernitenin kocaman midesi gerçekliği çiğneyip yutmuş ve sonra da bütün yediğini görüntüler şeklinde geri tükürmüştür. Oldukça etkili bulunan bir analize göre, hepimiz bir "gösteri toplumu'nda yaşıyoruz. Dolayısıyla, her durumun bizim gözümüzde gerçek olması (yani ilginç bir hal alması) için gösteri şekline büründürülmesi gerekir. Artık insanlar seyirlik bir hale gelmenin (şöhrete kavuşmanın) özlemiyle yanıp tutuşuyor. Gerçeklik, tahtından feragat etmiştir. Ortada artık sadece "temsiller" -yani medya- vardır.
Eskiden herkesi şok edip öfkeden kudurtan türde görüntüler selinde boğuldukça artık tepki gösterme yeteneğimizi kaybettiğimizi fark ediyoruz. Sınırlarına kadar zorlanan şefkat duygumuz giderek köreliyor.
Günü, ayı ya da yılı ne olursa olsun, herhangi bir gazeteyi açıp da herhangi bir haberin herhangi bir satırında insanın sapkınlığının en ürkütücü izlerini görmemek imkânsızdır... Her gazete, ilk satırından son satırına kadar, dehşetengiz olaylar silsilesinden başka bir şey değildir. Savaşlar, işlenen suçlar, hırsızlıklar, cinsel sapkınlıklar, işkenceler, prenslerin, ulusların ve tek tek insanların kötülükleri; tam anlamıyla evrensel bir vahşet orjisi. İşte, uygar insanlar her gün sabah öğünlerini yemeye bu iğrenç iştah açıcılarla başlıyorlar.