Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Erzurum’dan İzmir’e kadar kanlarını akıtarak yürüyen halk; köylüler, kadınlar, erkekler ve çocuklar nihayet memleketi bu zafere eriştiriyorlardı. Türk’ün hayatının geleceği hep onlara bağlıydı. Bu zaferi, görünmeyen, bu isimsiz halk nihayet yaratabilmişti.
Ne kadar sade konuşmak mümkünse, Türkiye’nin durumunu o kadar açık olarak anlatmaya çalıştım. Aynı zamanda bir savaş kazanmak için sırf cesaretin yetmediğini de söyledim. En çok, barış içinde memlekette yaşamanın lüzumundan bahsettim. Onlara bizim bir ölüm-kalım savaşı geçirdiğimizi anlattım. Şayet Yunanlılar Türkiye’yi işgal ederlerse, bütün Anadolu Türklerinin ortadan kalkacağını söyledim. Yunanlıların girmiş olduğu yerde hiçbir Türk’ün yaşayamayacağını anlamalarını istiyordum. Zaten onlar da, çoğunun erkeği cepheden geldiği için, neticenin ne olacağını tahmin edebiliyorlardı.
Reklam
Trenin kapısı açılınca, Mustafa Kemal Paşa yaklaştı. Bana merdivenlerden inerken yardım etti. Bu elin çevik hareketi ve kudreti, bana Mehmed Çavuş’la Millî Mücadele’nin, yolda arkadaşlık etmiş olduğum şahsiyetlerini hatırlattı. Fakat bu kudretli el, şekil itibariyle ötekilerden bambaşkaydı. Anadoluluların elleri umumiyetle kocaman, geniş ve zalimleri gırtlağından yakalamaya kadir görünür; Mustafa Kemal’in gergin derili, uzun parmaklı, beyaz eli Türk’ün bütün hususiyetleriyle birlikte aynı zamanda hâkim bir vasfa da sahipti.
Muhteris miydi? Mağrur mu? Belki her ikisi de.
Kâzım Karabekir Paşa, o zaman, memleketimizde tek hatırı sayılabilir Türk ordusunun başında bulunuyordu. Kendisi, aynı zamanda, İtilâf Kuvvetleri’nin Şarkî Anadolu’da bir Ermenistan kurmaları ihtimaline karşı halkı silâhlandırıyordu. O tarihte, İzmir’de henüz Yunan ordusu yoktu. Fakat Şark’taki kuvvetli hareket Padişah’ı korkutmuş, Mustafa Kemal Paşa’yı, Kâzım Karabekir Paşa’nın bu tehlikeli isteğini önlemek için oraya göndermişti. Mustafa Kemal Paşa, Şark kuvvetlerimizin umumî müfettişi olarak 1919 Nisanı’nda doğuya gönderildi. Benim ve herkesin Mustafa Kemal Paşa hakkındaki fikrimiz bu devrede şöyle ifade edilebilir: Çanakkale’de Anafartalar kahramanı, Padişah’ın Yâveri ve harikulâde bir zekâ ve ihtirası olan bir insan diye tanınıyordu. Ben kendisini birkaç defa Babıâli’de görmüştüm. Şahsiyeti ve iradesi, inkâr edilemeyecek bir görünüşü vardı. Doğu Anadolu’ya, oradaki kuvvetleri yatıştırmaya gönderdiklerini işittiğim zaman ihtirası hakkındaki fikirlere hiç inanmadım. Türk’ün istiklâlini koruyacak bir vaziyet aldıktan sonra, Türk milletinin kendisine en büyük mevkii vereceğini tabiî görüyordum.
Benim ve herkesin Mustafa Kemal Paşa hakkındaki fikrimiz bu devrede şöyle ifade edilebilir: Çanakkale’de Anafartalar kahramanı, Padişah’ın Yâveri ve harikulâde bir zekâ ve ihtirası olan bir insan diye tanınıyordu. Ben kendisini birkaç defa Babıâli’de görmüştüm. Şahsiyeti ve iradesi, inkâr edilemeyecek bir görünüşü vardı. Doğu Anadolu’ya, oradaki kuvvetleri yatıştırmaya gönderdiklerini işittiğim zaman ihtirası hakkındaki fikirlere hiç inanmadım. Türk’ün istiklâlini koruyacak bir vaziyet aldıktan sonra, Türk milletinin kendisine en büyük mevkii vereceğini tabiî görüyordum.
Can Yayınları E-Kitap 1. Sürüm Ocak, 2014, İstanbul( 2013, 8. Basım dikkate alınarak hazırlanmıştır) pdfKitabı okudu
Halide Edip Adıvar, Türk’ün Ateşle İmtihanı, İstanbul Mitingi’nde
Nihayet, Halide, kürsüden aşağı baktığı zaman, önünde bir sakat asker kalabalığı gördü. Hepsi özenle giyinmişlerdi. İçlerinden bir genç grup kürsünün önünü almış, kalabalığın oraya girmesine engel oluyordu. Bu kürsüye en yakın olan yarım insan çemberinin arasında Fransız üniformalı, yakışıklı, ince yüzlü bir adam vardı. Bu, General Foulon’du. Fransız doğan bu adamın yüreği o gün Türk’tü ve bütün Türk gençleriyle birlikte onun da gözlerinden yaşlar akıyordu.
Reklam
Tarihimizde aptal, sarhoş ve kötü padişahlara tesadüf edilmemiş değildir. Fakat Osmanlı hanedanından hiçbiri sırf kendi kudreti ve rahatı için memlekette bir yabancı egemenliği istemiş değildir.
H. Edip Adıvar, Mustafa Kemal, gücü ele geçirdikten sonra, emirlerine itirazsız uyulmasını ve kendisine karşı hiçbir eleştiri getirilmemesini açıkça söylediğini belirtmiştir. Nitekim H. Edip Adivar ile bir konuşmasında, "Herkes benim verdiğim emri yapmalıdır... Ben hiçbir eleştiri, hiçbir fikir istemiyorum... Yalnız emirlerimin yerine
Sayfa 329 - Genç BirikimKitabı okudu
yeni partilerin kurulmasına ⁸¹⁰ ya da kapatılmasına da karar veren yine tek kişi yani Mustafa Kemal'dir. Kılık, kıyafetin şekli hatta kadınların erkeklerle dans etmeleri bile, Mustafa Kemal'in emri ile gerçekleşmekteydi. Nitekim bir defasında, "... devlet yüksek yöneticilerinin de çağrılı olduğu bir baloda üniformalı subayların dans etmediklerini gördü. Gazi, bunun nedenini sordu. Komutanlardan biri, suçun her dansa çağrıyı geri çeviren kadınlarda olduğunu söyleyince Mustafa Kemal, yüksek sesle topluluğa şöyle seslendi: 'Arkadaşlar, dünyada subay üniforması giymiş bir Türk erkeğinin dans önerisini geri çevirebilecek bir kadının bulunabileceğini düşünemiyorum. Şimdi emrediyorum! Hemen salona dağılın! İleri Marş! Dans edin!" ⁸¹² emri üzerine, herkesin dans etmeye kalkışması da bu "tek kişinin baskıcı, buyurgan ve otoriter yanını ortaya koyması anlamında önemlidir. 810.Türkiye Komünist Partisi, Bolşevik Rusya'ya şirin görünmek için Mustafa Kemal tarafından kurdurulmuş ve TKP'nin Genel Sekreteri Hakkı Behiç'e "sevgili yoldaş" diye de mektup yazmıştı. Hatta, Mustafa Kemal ve bazı arkadaşları ülkeyi kurtarmak ciddi olarak, Bolşevik olmayı bile düşünmüştü. Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali, Cem Yay.1976, s.579,584; ayrıca bkz. H. Edip Adivar, Türkün Ateşle İmtihanı, Atlas Kitabevi, 1979 s.130,131 811. 5 Haziran 1925'te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, 17 Kasım 1930'da Serbest Cumhuriyet Fırkası kapatılmıştır. 812. Dr. Bernard Caporal, Kemalizmde ve Kemalizm sonrasında Türk Kadını, İş Bnk. Yay. 1.bsk. 1982, Ank.s.651
Sayfa 328 - Genç BirikimKitabı okudu
57 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.