Bu Taşbaşoğlu'nun dedesi,o Taşbaş Lokmanın başka bir işi daha var.Bütün dünyayı gezmiş.Gezerken her çiçek ona kendini söylemiş.Ama o bir çiçek aramış ki,kimseye söylemez.Yıllar yılı,kulağı kirişte aramış,aramış...Öyle bir şey söyleyen bir çiçek çıkmamış.Sonra Çukurova'ya gelmiş, yıllarca orada da aramış. Sonra Toros'a çıkmış. Toros'a çıkmış ki,ne görsün,bir dünya kadar çeşitli ot,bitki,çiçek. Toros'u da taş taş, ot ot,ağaç ağaç aramağa başlamış.Bir gün Tarsus'un üst başlarındaki yaylaya gelmiş. Artık da yaşlanmış,yorulmuş.Bir çınar varmış.Ulu bir çınarmış.Altından bir göz kaynarmış.O sudan içmiş Taşbaş Lokman,çınarın altında,bir taşı yastık yapıp uyumuş.Tan yeri ışıdı ışıyacak. Taşbaş Lokman erken uyanmış.Ortalık koyu karanlık. Birden çınarın dibinden çat diye bir ses kopmuş. Oradan bir ışık patlamış. Bir an dört yan öyle aydınlanmış ki,karıncanın ayağını görürsün.O aydınlıktan bir ses: "Ben ölümün ilacıyım." Lokman: "Çok şükür," demiş, "bunun da çaresini bulduk." Ve defterine yazmış. Koşa koşa dağdan inmiş,gelmiş Misis köprüsüne,bütün insanlara ilanat vermiş. "Ölümün çaresini buldum," demiş,insanlar birikmişler,birikmişler, yer gök insan olmuş. Taşbaş Lokmanın ağzından çıkacak sözü beklerlermiş.Elindeki defterde yazılıymış,okuyayım derken,ak bir kanat gelip deftere vurmuş,defter Ceyhan ırmağına düşmüş.
Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı, Bir dakika araba yerinde durakladı. Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar, Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar... Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya, Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya. İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık! Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık, Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı... Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları, Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler, Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler...
Geri13
32 öğeden 31 ile 32 arasındakiler gösteriliyor.