yaz yağmurlarından koruyamadığım
göçebe bir aşk yaşıyorum...firtinalı mi firtinali
kum saatindeki kum misali
meddücezri sağa sola savuruyo...bir aşağı bir yukarı
ve yüreğime saplanıyor bumerang olup
tomurcukken dalından koparılmış
bu yitik sevdanın hüzünlü okları
sızısına katlanmak zor...ayrılmak istirap veriyor
yürütmeye çalışmaksa
aşkın
"Lorraine senin gibi bir kızdı," dedi. "Uzun, koyu renk saçlı, bir yaz günü gibi güzeldi ama her zaman gözlerinde fırtına vardı. En azından Harry'yle evlen dikten sonra. Benim hayat dolu kızım sessizleşti. Somurtkanlaştı.
Sonra aklıma geliyor,
Yaz kış fark etmez sen erken uyumayı seversin,
Tam sana doyamadan, beni karanlığa gömersin.
Korkum ne karanlık ne de yönümü kaybetmek,
Korkum o ki sabaha ulaşamamak.
Son bir kez sana yakın uçamamak..
Böyle zamansız güneşli,
umulmadık mavi günlerde
bir bekleme salonu yalnızlığına
bürünüyorum..
iliklerimdeki yitik aşkı
sarhoş bir unutkanlığa ilikliyorum...
sanki şiirini bilmediğim
bir fransız akşamında
kaldırım taşlarını sayıyorum kalbimin..
içimde ayak izlerin,
aylak bir yaz geçiyor avuçlarımdan...
ve ben ne zaman,
kiminle sevişsem,
hâlâ seni aldatıyorum!
Semavi sanatkar Vulcanus (Hephaistos), Jupiter ve Juno'nun oğluydu. Doğuştan topaldı ve annesi onu gördüğünde öylesine hoşnutsuz olmuştu ki, gökyüzünden fırlatıp atmıştı. Diğer anlatılar ise Jupiter'in, Juno ile aralarında geçen bir tartışma da annesinin tarafını tuttuğu için Vulcanus'u gökten aşağı attığını söyler. Bu anlatı Vulcanus'un topallığının nedenini bu düşüş olarak gösterir. Düşüşü gün boyu sürmüş ve o günden sonra onun için kutsal kabul edilen Lemnos Adası'nda son bulmuştu. Milton, Yitik Cennet'in 1. kitabında bu hikayeden şöyle söz eder:
...
Sabahtan Öğleye dek düştü,
öğleden de çiyle kaplı akşamına
Bir yaz gününün ve batan güneşle
Düştü zirvesinden göğün, bir yıldız gibi tıpkı,
Ege adası Lemnos'a.
Savaş tanrısı Mars (Ares), Jupiter ve Juno'nun oğluydu.