Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hazır medeniyeti aşmak
-görebildiğim kadarıyla bir beldede huzurevleri inşasına başlamışsa o belde de huzur ortadan çekilir hale gelmiş demektir. Huzurevleri ve bir de çocuk esirgeme yurtları, hakkı kuvvete veren, bu yüzden de kuvvetsizleri veya kuvvetten düşenleri horlayan bir medeniyetin icatlarıdır. İnsanlar şu asrı enaniyet'te yalnız kendi nefisleri ve kendi menfaatleri için çırpınırken çocuklarda ayak bağı olarak gözükür yaşlılar da...
Sayfa 31 - Nesil yayınları, 7.baskıKitabı okudu
Ülküsüz bir cemiyet, millet olmaktan çok, bir insanlar topluluğudur. Böyle cemiyetler, ülküsü olun milletlerin hırslarını , ister istemez. üıerlerinı çekerler. Çünkü ülküsüzler, kolay yutulur bır yemdir. Büyük dâvâlar ardındaki cemiyetin, göz koydukları yurtları ellerıne geçırebiımek Için, bundan dolayı, vatanın sahibi milleti ülküsünden, koparma yoluna başvururlar. Ancak unutulmamalıdır ki, günümüzün dünyasında, cemlyetlerin ülkülerinden koparılmaları, açık bir şekilde değil, sinsice ve kurnazca yapılmaktadır. Milletin millî ülküsü, ash mâh’ıyetinin dışında ve cemiyet için zararlı ve tehlikeli bir fıkirmîş gibi gösteriierek baltalanmakta, böylece kütleler dâvâdan uzak durmaya, hattâ ona karşı olmaya zorlanmaktadır. Bir yandan. bu yalan propaganda aralıksız devam ettirilirken; diğer taraftal da, milletin okumuşlarına ve bilhassa gençlerine, üçüncü db: düncü derecedeki birtakım cemiyet meseleleri, büyük ve an dâvâlar şeklinde gösterilmeye çalışılmaktadır.
Reklam
Ülküsüz bir cemiyet millet olmaktan çok bir insanlar topluluğudur böyle cemiyetler ülküsi olan milletlerin hırslarını ister istemez üzerlerine çekerler. Çünkü ülküsüz millet kolay yutulur bir yemdir. Büyük davalar ardındaki cemiyetler göz koydukları yurtları ellerine geçirebilmek için Bundan dolayı vatanın sahibi milleti Ülkü sünden koparma yoluna başvururlar
Milletlerin varlıklarında rol oynayan en büyük manevi güç, muhakkak ki, ülküleridir. Çünkü insanlar, bir ülkü etrafında toplandıkları zamandır ki, sadece kendi küçük meseleleri için yaşayan basit varlıklar olmaktan kurtulur ve o manevi hava içinde adeta devleşirler. Böyle bir manevi güçle silahlı insanlardan meydana gelen bir cemiyet, elbette ki,
"Fener Rum Patrikliği'ne bağlı, Osmanlı yurttaşı bir "din adamı(!)" olan İzmir Metropoliti Hrisostomos, bunca vahşetin yaşandığı İzmir işgalini, kilisede yaptığı, daha sonra bildiri olarak dağıtılan konuşmasında şöyle kutsuyordu: "Bugün sizleri, muhteşem ve ilahi bir törene davet ettik. Bu öyle bir törendir ki, milletler uzun yüzyıllar boyunca, ancak bir kez gerçekleştirme şansına sahip olabilirler. Huşu ve saygıyla eğiliniz, ama başlarınızı dik tutunuz. Kardeşler, beklenen an gelmiştir. Yüzyıllık arzular yerine gelmektedir. Olağanüstü yıllar yaklaşmıştır. Irkımızın büyük umudu, anamız Yunanistan'la birleşmek yolunda, bağrımızı kızgın demir gibi yakan ve kavuran o şiddetli, derin ve yakıcı arzumuz, işte bugün, tarihi minnetle anılması gereken 15 Mayıs günü gerçekleşiyor. Bugünden sonra, büyük vatanımız Yunanistan'ın ayrılmaz bir parçası oluyoruz. Yunan tümenleri, Küçük Asya sahillerine çıkmaya başlamıştır. Yaşasın Helenizm.""
Sayfa 222
Temuçin'in büyükbabası Kabul Han ve babası Yesukai, za­manında, Moğol Yakkaları, Güney Gobi'de bir çeşit üstünlüğe sahip bulunuyorlardı. Moğol ırkından olmaktan faydalanarak Baykal Gölü'nün doğusuyla bugünkü Mançuri sınırı üzerinde Khingan diye anılan dağ sıralan arasındaki en iyi otlakları ken­dilerine mülk edinmişlerdi. Bu otlaklar Gobi'nin yoğun kum yığınlarının kuzeyinde, Kerulen ve Onon derelerinin iki bereketli vadisinin arasındaydı. Tepeler çamlarla örtülmüş, av hayvanı çok ve geç eriyen karlar sayesinde su boldu. Bütün bu ayrıntılar, daha önce Moğolların hakimiyeti altın­da bulunan ve şimdiyse on üç yaşındaki genç Temuçin'in sahip olduklarını ele geçirmeye hazırlanan kabilelerce çok iyi bilin­mekteydi. Bu arazilerin göçebeler için ölçülmez bir değeri vardı: Kı­şın soğuğun şiddetli olmadığı bereketli çayırlar, yaşamak için bütün ihtiyaçlarını temin eden sürüler, yün örmek için kıl ve yurtları bağlamak için ip, okların ucu için kemik, eyerler için meşin, kımız torbaları ve heybeler. Temuçin'in kaçması daha akla yatkın bir ihtimaldi. Kendi­sini tehdit eden darbeyi karşılaması mümkün görünmüyordu. Ona haraç vermesi gerekenler kararsızdılar. Han' a mahsus hayvan vergisini bir çocuğa vermeye pek istekli değillerdi. As­lında bütün tepelere kademe kademe yayılmışlar, kendi sürüle­rini kurtlara ve ilkbahar başlangıçlarında sakınmanın mümkün olmadığı yağmacılara karşı bizzat kc'ıruyorlardı.
Reklam
Temuçin'in büyükbabası Kabul Han ve babası Yesukai, za­manında, Moğol Yakkaları, Güney Gobi'de bir çeşit üstünlüğe sahip bulunuyorlardı. Moğol ırkından olmaktan faydalanarak Baykal Gölü'nün doğusuyla bugünkü Mançurya sınırı üzerinde Khingan diye anılan dağ sıralan arasındaki en iyi otlakları ken­dilerine mülk edinmişlerdi. Bu otlaklar Gobi'nin yoğun kum yığınlarının kuzeyinde, Kerulen ve Onon derelerinin iki bereketli vadisinin arasındaydı. Tepeler çamlarla örtülmüş, av hayvanı çok ve geç eriyen karlar sayesinde su boldu. Bütün bu ayrıntılar, daha önce Moğolların hakimiyeti altın­da bulunan ve şimdiyse on üç yaşındaki genç Temuçin'in sahip olduklarını ele geçirmeye hazırlanan kabilelerce çok iyi bilin­mekteydi. Bu arazilerin göçebeler için ölçülmez bir değeri vardı: Kı­şın soğuğun şiddetli olmadığı bereketli çayırlar, yaşamak için bütün ihtiyaçlarını temin eden sürüler, yün örmek için kıl ve yurtları bağlamak için ip, okların ucu için kemik, eyerler için meşin, kımız torbaları ve heybeler. Temuçin'in kaçması daha akla yatkın bir ihtimaldi. Kendi­sini tehdit eden darbeyi karşılaması mümkün görünmüyordu. Ona haraç vermesi gerekenler kararsızdılar. Han' a mahsus hayvan vergisini bir çocuğa vermeye pek istekli değillerdi. As­lında bütün tepelere kademe kademe yayılmışlar, kendi sürüle­rini kurtlara ve ilkbahar başlangıçlarında sakınmanın mümkün olmadığı yağmacılara karşı bizzat kc'ıruyorlardı. Temuçin kaçmadı. Vakanüvisin naklettiğine göre, bir an, yurdunda yalnız başina ağladı.
HAYAT İÇİN MÜCADELE Temuçin'in büyükbabası Kabul Han ve babası Yesukai, za­manında, Moğol Yakkaları, Güney Gobi'de bir çeşit üstünlüğe sahip bulunuyorlardı. Moğol ırkından olmaktan faydalanarak Baykal Gölü'nün doğusuyla bugünkü Mançuri sınırı üzerinde Khingan diye anılan dağ sıralan arasındaki en iyi otlakları ken­dilerine mülk edinmişlerdi. Bu
Temuçin’in büyükbabası Kabul Han ve babası Yesukai, zamanında, Moğol Yakkaları, Güney Gobi’de bir çeşit üstünlüğe sahip bulunuyorlardı. Moğol ırkından olmaktan faydalanarak Baykal Gölü’nün doğusuyla bugünkü Mançuri sınırı üzerinde Khingan diye anılan dağ sıralan arasındaki en iyi otlakları kendilerine mülk edinmişlerdi. Bu otlaklar Gobi’nin
40 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.