“Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan,
Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan”
Sofa denince, taşlık, selamlık denince “tatlı bir gariplik” hissi çöker üzerimize. Sofaya hayat derdi eskiler. İhyâ alanından barınma alanına nasıl dönüştü evlerimiz? Hangi imâr ve iskân planlarıyla? Sokakları gelin gibi süsleyen sanat eseri evlerimiz demir ve çimento yığınına nasıl dönüştü? Asırlık kültür yağmacılığı ne şekilde başladı? “Duino Ağıtları”ndaki gibi sürdü atını kara zırhlı şövalye, sürdü! Şehirlerin de ruhu vardır. Tarumâr etti Türk-İslâm ruhunu! Saksısı darma duman oldu, penceredeki fesleğenin.
“Kokmaz oldu iğdecik, leylekler göçüp gitti.