Dergilerin çokluğu, sanat, edebiyat ve düşünce hayatındaki canlılığa işarettir. İyi bir derginin kapanması, kültür hayatımızda bir damarın tıkandığı anlamına gelir. Bu, aslında bir çeşit örtülü sansürdür. Edebiyat okuyucuları dergilerine sahip çıkmalıdırlar. En ufak bir krizde dergi almaktan vazgeçen, üç beş paket sigara parası tutan yıllık aboneliklerini yenilemeyerek krizi atlatacağını zanneden bir okuyucu, zaten iyi okuyucu değildir. Dergi ve kitap, Türkiye’de ilk vazgeçilen “meta”dır maalesef. Beşir Ayvazoğlu
Beşir Ayvazoğlu
"Başından sonuna kadar; şemli, kıvılcımlı, yangınlı, alevli, şerâreli... Yani rengini sorduğunuz zaman rahatlıkla, Hüsn ü Aşk'ın rengi kırmızı , ateş rengidir diyebilirsiniz." 3.47-4.07 Şeyh Galip-Kağıttan İnciler, Yazmalar.youtu.be/DdOBB4zYuws
Reklam
Kuşku yok ki Şeyh Galip İstanbul’un büyük yangınlarını gördüğü için böyle âteş redifli gazeller yazabildi. (Bakınız; Beşir Ayvazoğlu, Kuğunun Son Şarkısı): Gül âteş gülbün âteş gülşen âteş cûybâr âteş (….) Zemin âteş zaman âteş bütün nakş u nigâr âteş. Ve kuşku yok ki Şeyh Galip böyle âteşe redifli gazeller yazabildiği için ömrünün yangınlarını kazasız belâsız atlatabildi. Çünkü yazı, bir yanı âteş bir yanı uçurum olan hayat bıçağının sırtında durmanın en emniyetli yolu. Yandıkça yazarsınız; ama yandığınız için değil, yanmamak için yazarsınız. Bu yüzden şiirin yangını olabilir en fazla. Yangının şiirinden söz edilemez.
Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu
Beşir Ayvazoğlu'nun bugünkü yazısından;
On dokuzuncu yüzyılın önemli şairlerinden Enderunlu Vâsıf’ın “Mihneti kendine zevk etmedir âlemde hüner,” diye başlayan meşhur bir beyti vardır. Bu hüner, insana yaşanması muhtemel başka felaketlere karşı bağışıklık kazandırır. Beytin ikinci mısraı da şöyledir: “Gam ü şadî-i felek böyle gelür böyle gider!” (Feleğin sevinci ve üzüntüsü böyle gelir, böyle gider).
Beşir Ayvazoğlu (Kantemiroğlu, Itri, Nuhüft ve Tanpınar)
"Çok sevdiği eski musikimizle bir entelektüel olarak ciddiyetle ilgilenen Tanpınar, Nühüft makamı üzerinde ısrarla durur, bu makamda “bir karanlık su duygusunun bilhassa hâkim olduğu” kanaatini taşırdı. Bir yazısında, “Hüseynî’nin mersiye âhengiyle, Nevâ’nın âdeta platonisyen arayışı bu makamı kendiliğinden bir geçmiş zaman arayıcısı yapar,” dedikten sonra şöyle devam eder: “Nühüft ne anlatırsa anlatsın, bir daha dönmeyecek olanın peşindedir. Onun için daima bir gece yarısı sızlanışına benzer. Eyyûbî Bekir Ağa’nın, Hâfız Post’un Nühüftlerinin eski musikimizin kendisine ayırdığı hâlleri o kadar aşmasının sebebi bu olsa gerektir.” Bu iki bestekârın Nühüft’lerinde âdeta bir Euripides korosunun dövündüğünü, bu trajedi hissi yüzünden Nühüft makamının eski musikimizde çok az kullanıldığını iddia eden Tanpınar, Kantemiroğlu’nun sözünü ettiği tartışmadan acaba haberdar mıydı? Ne dersiniz?" m.karar.com/yazarlar/besir-...
Beşir Ayvazoğlu
"Şeyh Galib'in yaşadığı dönemde bazı şairlerin çok önemsedikleri, benimsedikleri bir edebî akım vardı: Sebk-i Hindî. Hüsn ü Aşk da sebk-i hindî üslûbunun en yetkin, en güzel, en başarılı eserlerinden biridir. Yani çok ince hayallarle örülmüş, çok bilgili olmazsanız, o şiirin ruhuna nüfuz edecek araçlara sahip olmazsanız kolay kolay ruhuna nüfuz edemezsiniz." 3.10-3.46 Şeyh Galip-Kağıttan İnciler, Yazmalar.youtu.be/DdOBB4zYuws
Reklam
87 öğeden 111 ile 87 arasındakiler gösteriliyor.