Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
kendime - bir
“Bir de dikkatimi çeken şey insanlar genelde konuşabilmek için eşit seviyede ve eşit bilgi birikimde olmayı bekliyorlar.. biz öğrendiklerimizi mezara götürmek için mi öğreniyoruz gerçekten diye düşünüyorum ya da zaten bilen insanlarla aynı şeyleri ve aynı konuları konuşmak için mi? Şu değil demek istediğim alalım kör cahilleri eğitelim bize yetişsinler ama bazen benim kadar bilgisi yok diye bile konuyu henüz açmadan kapatabiliyoruz belki öğrenecek ve hoşlanacak kapasitesi var eee isteği de var belli ama ilk adım da anlaşamadık diyip dönüp gidiyoruz. Karşımızdakileri insan değil küçük boş kutuları olan ve bizim tiklediğimiz anketlermiş gibi görüyoruz.” ~ benden ~ 23.05.2024 ~ 01:09 ~
İyi Okumalar dilerim
Selamün aleyküm değerli okurlar Wattpad e yazdığım kitabı sizler de okuyun diye buraya yazdım kitap değil bu hayatınıza bir nebze de olsa dokunmak için böyle bir kitap yazdım okuyup değerli yorumlarınızı bekliyorum değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ediyorum ☺️ BİR ENGELLİNİN EVLİLİK HAYATI Her sağlıklı birey gibi engelli
Reklam
Kahve gözlerim gecenin karanlığına açtı kapaklarını. Duvar saatinin tok sesi asılı havada, tik-tak… Sokak lambasının soluk sarı ışığı vuruyor pencereden içeriye. Kalktım uyuyakaldığım kanepeden, boğazıma oturan yumrunun acısını saymıyorum. Ayaklandım. Baş dönmesi, biraz mide bulantısı… İlk adımımda ayağıma takılan cam şişesi, belli içmişim birkaç şişe. Eğilip yokluyorum, var mı diye dolu bir şişe; Bir, yok. İki, yok. Üç, yok… Ah hadi ama! Doğrulup çıkıyorum odadan. Önce mutfağa sonra banyoya gidiyor boş adımlarım. Neyi arıyorum, gecenin bu saatinde neden ayaktayım? Biliyorum, hissediyorum. Bu sefer olacak. Saçlarımı çekiştiriyorum hızla. Çok karanlık koridor. Boğazım acıyor. Az önce mutfağa gittim, neden su içmedim? Tekrar git ve su iç! İçtim. Geçmiyor. Bir el boğazıma yapmış gibi. Çıkmam lazım. Bu evden çıkmam, bana yaklaşan o şeyi karşılamam lazım. Çıktım. Sokak ıssız. İçim gibi mi? Hayır, fırtınalar dinmedi henüz. Koşuyorum. Benim için geldi biliyorum. Hani? Nerede? Koşuyorum. Boğazım acıyor. Ellerim titriyor, alnımdan burnuma damlıyor ter. Soğuk, çok soğuk. İçim yanıyor. Koşuyorum, bir kedi görüyorum. Siyah. Göz kırptı. Kediler göz kırpmaz! Neyin içindeyim? Bu oyunun adı ne, kaçıncı perde? Benim rolüm ne? Koşuyorum. Koşuyorum… Son bir adım, ve duruş. Az sonra düşüş. Bak burası, geldiğim yer uçurum. Hani? Sen nerdesin celladım? Geldim bak, koşa koşa. Göster bana yüzünü. Ani bir ses duydum, arkamı döndüm. İşte burda. Celladım burda. Bir adım, iki adım, üç, dört… Bir gülüş, bir bakış. Bir ayna ve aynada ben. ~Cihan
the last one,
İçimde koca bir boşluk var, tarifsiz ve anlamsız. Her sabah gözlerimi açtığımda, bu boşluğun içinde debeleniyorum. Yaşam denen bu oyunun bir parçası mıyım, yoksa sadece rastgele atılmış bir zar mıyım, bilemiyorum artık... Düşlerim bir zamanlar yıldızlar gibiydi, parlıyordu gecenin karanlığında. Ama şimdi, o yıldızlar kayıp. Gökyüzünde sadece
`psikolojik savunma mekanizması ve zararları`
Biraz uzun bir yazi ama ozellikle yeni mesun psikolog arkadaslar icin cok faydali bi yazi çoğumuzun da bildiği üzere nasıl ki vücudumuzun bir savunma mekanizması var ise (bkz: bağışıklık sistemi) ruhumuzun da aynı şekilde bir savunma mekanizması vardır. `psikolojik savunma mekanizması`, kişinin başa çıkmayacağı veya algılayamadığı negatif
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve
Reklam
"İş, nasıl oluyorsa bizlerin hain oluşuna geliyordu... yaftası olan ve arkasında kalabalıklar tutan bu insanların söylediklerinin tutarlılığı, muhatapları tarafından, doğru yanlış muhakemesi yapmaksızın kabul ediliyordu. Öyle ya, içten içe ben de kabul ediyordum, tabii ki bu yalanı değil; ilerisini, getirisini. Mademki bunları düşünüyorsunuz, o zaman emeğimi sizin için sunmayacağım, beni hiçbir göreve çağırmayacaksınız, bir hainin sizin değerlerinizi benimsemesini bekleyemezsiniz; sevmem için zor kullanmayacak ve hiçbir baskıda bulunmayacaksınız... İşte olay şimdi daha da alevleniyordu, bu ham kütükler; hiçbir zaman için bir adım sonrasını düşünmemişlerdi, aptallıklarından değildi; ne istediklerini, kendileri bile bilmiyordu! Kör oldukları içindi tümü... kördüler fakat bu noksanlık, yine de zorbalıklarını engellemiyordu. Dünyanın hangi köşesinde benim gibi biri katledilecek olsa onore oluyorlardı; neden ve niçin suallerini kendilerine soramıyorlardı... bu insanlara, öğretilmiş birkaç gerçek söz konusuydu; "değerleri yok etme ve kendi değersizlikleri içerisinde ele geçirilmeye müsait olmak" vücudun kangreni, bütünüyle bundan ibaretti. Yorulmadılar, sarf etmediler; salt kusursuz bir aptaldı bütün hepsi." M.A
Kayıp Kızlar
- Çok güzel dans ediyorsun. 🕺 - Sen de öyle. 💃 - Benim işim bu .Danscıyım,grubum var . Adım,Cengiz .🕺 - Benimki de Sevda. 💃 - Grubumda senin gibisi yok. -Nasıl yani ? - Hem çok güzel hem de iyi dans eden . - Bana iş mi teklif ediyorsun ? - Baş dansözüm olur musun ? - Oldumm gitti. - Wooooooooh 🕺🕺🕺🕺 Jhbbbcnn
Bu kalabalık bunaltıyor artık. Varlıkları değil, sesleri. Koca bir gürültü koca bir kıyamet, asıl duymamız gerekenleri gizliyor gibi. Ayhan Geçgin, "İnsan sesinin olmadığı bir yere gitmek, durmak, sadece boşluğu dinlemek istiyorum. İnsan sesi, dinlemem gereken şeyi işitmemi engelliyor." der. Öyle bir his sevgili okur: Kısacık bir
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.