Onu iki yıl sonra ilk görüşüm bu.
Karaköy’de,
Nişantaşı dolmuş kuyruğunun sonlarındayım.
O da hemen karşıdaki Şişli kuyruğunun önlerinde.
Bilmiyorum, fark etti mi beni.
Yine çok güzel.
Kaldırımlar, bidonlar ve uygarlık...
Oslo sokaklarında Coşkun Ağabey'le (Özarı) yürüyoruz. Rahat yürüyoruz. Çünkü kaldırımlara park etmiş tek araba yok. Orası insanlar için. Kaldırımlar yoldan iki santim yukarıda topu topu. Araba çıkmaya kalksa şoför fark etmez bile, o kadar alçak...
Coşkun Ağabey ''Kim dedi, şimdi hatırlayamıyorum'' dedi.. ''Ama
Her şey nasıl bitiyor?
Nasıl yabancılaşıyor insanlar?
Hiçbir şey olmamış gibi. Birlikte yemek yer miydik?
Nerelere giderdik? Şakalarımız nasıl şakalardı?
Kavgalarımız? Sesi nasıldı sesi?
Unutmak degil, başka bir şey bu.
| Cemal Süreya / Günler-84.gün
ADIN, DOKUNAKLI BİR ÖYKÜ ŞİMDİ
İnanmadığım tek şeydir senin yokluğun,
Bir matem sevişmesi şimdi yüreğimdeki.
Geceler turkuaz, melankolik bir şarkı sanki
Tenim mağrur yüreğine ağlıyor kıyamet gibi…
Hayat sahnesinde ne kadar ağlarsan ağla, bir gün gülmeyi de oynayacaksın. Sevginin acıtan dikenleri ellerini kanatsa da kutsaldır küçüğüm.