Muzaffer abinin türkü paylaşmasını kıskandın ve en çok sevdiğim türküyü paylaşasım geldi. :D Sayesinde türkünün hikayesini öğrenme fırsatım oldu. Ah Bir Ataş Ver Çanakkale Boğazı, Nağra Burnu açıkları 4 Nisan 1953, Saat 02:15 Uzun ve yorucu bir seferden dönen Dumlupınar denizaltısı, Nağra Burnu açıklarında İsveç bandıralı Nabuland Şilebi ile Çarpıştı. Sessiz, soğuk ve bulanıktı gece. Başından aldığı şiddetli darbe ile Dumlupınar birkaç saniye içinde sulara gömüldü. Gemideki 81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi, geminin arka bölümündeki torpido dairesine sığındı. Mahsur kalanların su yüzüne fırlattıkları telefon şamandırasıyla gemi ile irtibat sağlandı. Sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için herkes seferber oldu. Bu arada oksijeni idareli kullanmaları için, gereksiz yere konuşmamaları, şarkı türkü söylememeleri ve sigara içmemeleri konusunda uyarılar yapıldı. Ancak saatler süren kurtarma çalışmalarının sonunda, umutların tükendiği anda karanlıkta bekleyen 22 kişiye, herşey yine aynı sözcüklerle anlatıldı; konuşabilirler, türkü söyleyebilirler ve hatta sigara bile içebilirler. Şamandıradaki telefon hattının öbür ucundan, tüm Türkiye, denizaltıda tevekkülle ölüme yapılan hüzünlü ama başı dik türküsünü dinledi. ah, bir ataş ver, cigaramı yakayım sen sallan gel, ben boyuna bakayım (x2) uzun olur gemilerin direği çatal olur efelerin yüreği ah, yanık olur anaların yüreği ah, vur ataşı gavur sinem ko yansın arkadaşlar uykulardan uyansın (x2) uzun olur gemilerin direği çatal olur efelerin yüreği ah, yanık olur anaların yüreği
Ben top oynarken kara lastikten yapılma ayakkabı giymiş bir adamım. Ayağıma kara lastik ayakkabıyı giyebilmem için babam el arabasıyla pazarda kaç kilo domates satardı bilmiyorum, hiçbir zamanda bilemedim. Yağmurlu havalarda oluşan çamurda kayardı kara lastikten yapılma ayakkabı, birde ayağımın kenarını daima yara yapardı, kokusu ve esnekliği
Reklam
Bugün hepimize düşen ortak görev; ulusal değerlere, bilince, Cumhuriyet'e sahip çıkmak, Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı'nı kazanan ruhu korumak ve bu bilinci gelecek kuşaklara aktarmaktır. Türk Ulusu dili, kültürü, tarihi ve saygın kimliğiyle aydınlık yarınlara el ele güçlü biçimde yürüyecektir. |Mustafa Kemal Atatürk
Ben top oynarken kara lastikten yapılma ayakkabı giymiş bir adamım. Ayağıma kara lastik ayakkabıyı giyebilmem için babam el arabasıyla pazarda kaç kilo domates satardı bilmiyorum, hiçbir zamanda bilemedim. Yağmurlu havalarda oluşan çamurda kara lastikten yapılma ayakkabı kaymakla kalmaz birde ayağımın kenarını yara yapardı, kokusu ve esnekliği
Salih Bozok anlatıyor: İngilizler Çanakkale'de Anafartalar Grubu'nu mağlup edip de cepheyi sökemeyince, yeni bir harekete giriştiler ve bu cepheyi sağdan çevirmek istediler. Düşmanın planını bozmak için Kireç Tepe'yi tutmak lazımdı. Halbuki oraya giden tek bir dar yol savaş gemileri tarafından makaslama ateş altına tutuluyordu. Her an gülleler korkunç patlayışlarla ortalığı alt üst ediyor, ölüm saçıyordu. Bir insanın değil, bir kurdun bile geçmesine imkan görülmüyordu. Kireç Tepe'yi tutmak emrini alan Türk subay ve askeri tereddüt içindeydiler; fırsat gözetiyorlardı. Fakat düşmanın ateşi bir an bile kesilmiyordu. Mustafa Kemal bu hali görünce siperlere koştu,askerin arasına karıştı ve sordu: ''Niçin geçmiyorsunuz ? '' İçlerinden biri cevap verdi: ''Düşman ölüm saçıyor, geçilmez !'' Mustafa Kemal zerre kadar korku ve tereddüt göstermeden: ''Oradan böyle geçilir!'' dedi ve ileri fırladı. Mehmetçik artık durur mu? O da kumandanının arkasından ileri atıldı. Toz, duman, alev ve ölüm kasırgasını yaran askerler karşıya vardılar, tepeyi tuttular.
AZERİ DEĞİLİZ , TÜRK OĞLU TÜRKÜZ. . . ! Diye diye dilimizde tüy bitti : Azeri değiliz, Türk oğlu Türküz! Yetti ulan yetti, vallahi yetti, Azeri değiliz, Türk oğlu Türküz! Aynı soydan geliyoruz bir bakın , Dilimiz, töremiz , kanımız yakın. Bir daha Azeri demeyin sakın , Azeri değiliz, Türk oğlu Türküz! Bizde Türküz, kolay gelmeyiz dize, Az düşman
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.