Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
"Belki de insan her şeyi içine atmaktan boğuluyor zamanla..."
Selamlar. Yakın bir zamanda bitirdiğim bu kitabın incelemesini şimdi yazmaya karar verdim.
Kitabın konusundan bahsedecek olursam ; Hollanda Doğu Hint Adaları'nda görev yapan bir doktor, dara düşüp kendisine başvuran çok zengin bir kadının yardım talebini geri çevirir. Zira kadının mağrur ve hesapçı tavrı karşısında büyük bir öfkeye kapılmış, gururuna yenik düşmüştür. Ancak söz konusu olan insan hayatıdır. Adam kısa sıra içinde pişmanlığın pençesine düşer. Kadına yardım etmeyi saplantı haline getiren doktor, Malezya halkında rastlanan bir nevi öldürücü delilik olan amokun etkisi altına girer.
Stefan Zweig'ın kitaplarını çok seven biriyim ve bu eserine de bayıldığımı söyleyebilirim. İnsan psikolojisini ustalıkla yansıtıyor ve okurken hayran kalmamak elde değil. Bir oturuşta okuyacağınız oldukça sürükleyici bir kitap. Şimdiden keyifli okumalar diliyorum..
Bu kitabı felsefi olarak ilgilensin ya da ilgilenmesin herkese tavsiye ederim, tüm okuma boyunca doğası gereği fantastik. Betimlemeleri gerçek gibi gösteren güzel bir anlatımı var. Sayfalar uçup gitti, kesinlikle en sevdiğim kitaplardan biri. O kadar hassas ve insanlara yakışmayan bir şekilde yazılmış ki bu kulağa sert ve aptalca geliyor ama inanılmaz derecede ustaca.
“Söz konusu aşk ve bilim olduğunda zıtlıklar birbirini çeker, ama aşıklar rakipse birbirini yakar...
Hannah sonunda en büyük hayalini gerçekleştirmiş ve NASA”da çalışmaya başlamıştır. Fakat birkaç ay sonra kendini, dünyanın öteki ucunda, Kuzey Kutbu’ndaki araştırma merkezinde, yaralı ve fırtınada mahsur kalmış halde bulur. Kurtarma görevi oldukça
Kitabın adı adaları seven adam değil kaçmayı ve yalnız yaşamayı seven adam olarak da isimlendirilebilirdi. Ben de yalnızlığı severim ihtiyaç duyduğum anlar da olur her insan gibi ama şuan yalnızım ve bu yetmez gibi ağır gribal enfeksiyon geçiriyorum. Tüm bunların ışığında ruh halime pek de iyi bir etkisi olduğu söylenemez kitabın. Okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız.
David Herbert Lawrence'ın adaları çok seven ve üç farklı adada farklı koşullarda yaşamaya çalışan bir adamı anlatan kitabı. Farklı koşullarda dediysem doğal koşullardan ziyade bu adamın kendini bulmaya çalışmasından doğan koşullar.
İlk gittiği adada bir sürü yardımcı insan alıp yaşamaya çalışıyor ama beceremiyor.
İkinci adada daha minimal bir insan grubuyla yaşıyor fakat bir süre sonra bundan da tatmin olmuyor. Üçüncü adada yaşadıklarını ise spoiler olmasin diye anlatmayacağım.
Bu kısa kitapta bol bol iç ses dinliyor, düşüncelere tanık oluyoruz. Bu adaları seven adamın kendi içinde verdiği savaş aslında bir bakıma. Bir şeyler deneyip bir türlü memnun olamıyor.
Lawrence okumak beni her zaman karmakarışık bırakıyor. Yaşattığı duygu durumları bir yandan çok bunaltıcı bir yandan ferahlatıcı. Bu kitapta da aynı şekildeydi. Adamın yaşadığı yalnızlık ferahlatıcı gelse de diğer canlılarla etkileşimi acayip bunaltıcıydı bence. Hele sona doğru o hiçbir şeyden mutlu olmayışı dayanılmazdı.
Tek seferde okuyup bitirmelik, "ya bu adam ne yapıyor?" Diyeceğiniz bir kitap okumak istediğinizde tercih edebilirsiniz.
Kaçış, arayış ve kayboluş. Çoğumuzun istediği kaçış isteğini çevreleyen renklerini göz önüne serebilen kısa ama bir o kadar verimli bir kitaptı.
Severek okudum :)
126 syf.
·
Puan vermedi
İnsanlardan, hatta tüm canlılardan uzak durmaya çalışan bir adamın ruhuna iyi geleceğini düşündüğü tüm eylemleri yaptığını görüyoruz bu kitapta. Öyle ki; bu kişi bacağına sürtünen bir kediden, me'leyen bir koyundan bile nefret etmekte.. Birçok insanla çıkarları doğrultusunda bir araya gelip yine aynı şekilde yollarını ayıran ve her seferinde yalnız kalma ihtiyacı yüzünden birçok ada keşfetmek durumunda kalan biri..
Bir kameranın objektifini kapatır gibi de sonlanan bir hayat..
Bize dair çok yer var satırlarda.. Okurken kendinizi bulabileceksiniz.
Doğanın güçlerini alt edemezsin
Doğanın güçlerini alt edemezsin cümlesi ile biten kitap beni kendine ait bir dünya yaratıp ancak diğer dünyaya gerektiğinde gidebileceğin imkânına sahip olarak kendini aramak. yazarın kahramanı kendini üçüncü adada bulmuş. Merak ediyorum insanların çoğunluğu kendini kaçıncı adada bulurdu? Ben üçüncü adasına yılın bir kaç ayında giden biri olurdum. Çünkü doğanın güçlerini yani bize verilen kodları alt edemeyiz savaşmak yerine kabullenmek ama nefes alacak alanlar açmalıyız.
Bizim adam önce kendini toplumdan soyutlayıp bir ada gibi yalnız yaşamaya çalışır. Kendi başına mutlu ve huzurludur. Sonra neden adayı daha da geliştirme hevesine kapılarak bir kaç aile getirtir yanına. Ne kendisi bu insanları, ne de bu insanlar kendisini gerçekten sevmektedir. Bir nevi evcilik oyunu, duvarlar çökene kadar devam eder.
Ada seven adam ilk adayı elden çıkartıp, yanına sadece iki aile alarak ikinci adaya geçer. Burada da ilişkiler onu boğar.
Sonra ise tek başına üçüncü adaya yolculuk.
Üçüncü adada toplum hakkında her şeyden soyutlanan adam tam da hayal ettiği gibi tek başına kalmıştır ama artık yaşamının da bir amacı ya da anlamı kalmamıştır. Her ne kadar toplumdan kaçmak istese de toplum ona var olma amacı vermiştir değil mi? Diğer insanlar olmadığında ise....
Her insanın küçük sanal bir adası vardır, zaman zaman kaçıp tek başına kalmak istediği. Lakin yalnız doğduğumuz bu dünyada ihtiyaç duyarız insanlara, dostlara; kaçmak isteyerek bunalınca, o küçük adamıza. Öyle de olsa kurtuluş yoktur, yalnız kalırız yine bu dünyadan göçerken, olup olmadığını kimsenin bilmediği ama var olduğunu iddia ettiği o ahiret denilen büyük adaya...
Lawrence, bu uzun hikayesinde de sürekli olarak bir ada arayışı içinde olan, yalnız kalmayı düşlediği adalarında insansız yapamayıp adasına yoldaş yardımcılar alan, sonra da riyakarlıklarından dolayı pişman olunca bir adadan diğerine göç eden bir adamın sonunda ıssız küçük adasında yalnız kalışını ve doğaya teslimiyetini anlatıyor, bizi kendimize sorgulatarak...