Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
Tek Yol ve Medeniyet İslâmdır, gerisi Yalan!!!
Siyaset, sosyoloji ve dini konularda yetkinleşmiş nadir kişilerden birisi diyebilirim. Ülkesini, bölgesini ve dünyayı okumak gayesi ile çalışmalar yapmış bunları da eserlere dökebilmiştir. Bütün semavi dinlerde olduğu gibi, diğer dinler ( Hinduizm, Taoizm, Budizm, Bahailik vs vs) gibi dinleri de etkisine alan çıkışı 17 yy başlarında Avrupa
Sosyolojik İlişkiler!!
Sosyoloji alanında efor sarf etmiş, bilgiyi ele alırken uyguladığı metodları ve örneklemleri yerli yerinde verilmesi, dünyanın farklı farklı milletlere ayrıldığı bunların da içlerinde farklı ırksal, mezhepsel, dinse, dinsel olmayan diye bölümlenmelerini küçük, orta ve büyük ölçeklerde tasvirlerini yapmıştır. Özellikle Türk-Alman ilişkerini ülkemizden göç eden kuşaklar bölümünü çok ilginç..Bunun yanında olmazsa olmaz semitik bakış açısını yahudi genelinde iyi açıklanmıştır..Bir de kitabın ilk bölümün dili çok ağır, bayağı zorlandım. Sosyolojik terimlere aşina olmayan kişilerin anlaması zor ve bilgi birikimi gerekiyor. Alanında okunması gereken kitaplar arasında görüyorum..
Dinin Tümevarımsal Yönelimi
Sosyolojiyi bir bilim olarak ilk tanımlayan kişi Auguste Comte olmuştur.Oysa Sosyolojiyi belirli yöntem kurallarını ortaya koyan ve bilim disiplini haline getiren ise Emile Durkheim olmuştur.Durkheim'in daha önce Ensest Yasağı ve Kökenleri adlı kitabını okumuştum.Orda da bir olgunun incelenebilmesi için ilksel kökenlerine inmemiz gerektiğinden bahsediyordu.Din hususunda da dinin ilkel toplumlarda nasıl ortaya çıktığı ve şekillenerek günümüze nasıl ulaştığı konusunda inceleme yapılması gerektiği görüşünde.Bu yüzden Dini Hayatın İlk Biçimleri adlı kitap tam da bu metodoloji üzerine kaleme alınmıştır.
Din kavramının ilkel toplumlarda nasıl ortaya çıktığını inceleyebilmek için ya zamanda yolculuk yapmamız gerekiyor ya da izole olmuş kendi kültürlerini,inançlarını koruyan toplumları incelemek ile mümkündür.Durkheim de bu konuda Avustralyadaki Aborjinler ile ilgili yapılmış geniş çaplı araştırmaları ele alarak bu kitabı yazmıştır.Kitabın genelinde Aborjinlerde Animizm ve Totemizm ele alınmıştır.Dini birçok ritüelden oluşan kalıplaşmış bir kavram olarak ele almaktan ziyade toplumları birarada tutan ,toplumları şekillendiren bir kavram olarak ele almaktadır.Oldukça detaylı bilgilerin yer aldığı kitap Din ve Sosyoloji konusunda meraklı olanlar için bir kaynak kitap niteliğindedir.
Lapidus, her ne kadar bölgeler üzerinden İslam'ın yayılışını anlatıyor olsa da ülke ülke de İslam'ın yayılışını hissedebiliyorsunuz. Bu kitap aslında biraz da sömürge çağının İslam'ın yayılışını nasıl sekte ve inkiraza uğrattığının tersten kabulüdür. Modern siyasi sınırlar üzerinden düşünmeye alıştırılmış bizler, aslında zaten İslam'ın yayılışı kendiliğinden duracaktı hissine kapılıyoruz ancak bu durumun böyle olmadığının kanıtı kitabın adında sehven itiraf edilmiştir. Çeviri konusuna gelince Türkçe'de biraz sıkıntı var, çevirinin akışı Türkçe'ye kasıntı veriyor.. Kim bilir belki çeviri zamanında Yasin Aktay, Suriyeliler ile arapça konuşuyordu.
310 syf.
10/10 puan verdi
Ancak toprağı tanıyanlar, tohumlarını özgürce ona emanet edebilirler. Ancak kavramlar hak ettiği yeri kazanırsa zihnimizi o kavramlara teslim edebiliriz. Yoksa beyhude bir tefekkür sisteminin ürettiği; yanan ama kendi kendini bitiren bir kibrit çöpünden ibaret kalır zihnimiz. Oysa zihnin hakettiği, adeta bir güneş gibi fikirlerin devirdaiminden gelen sürekli bir yenilenme ve üreticilik. Yok olanadek tecdit..
Öyle görülüyor ki silahların olmadığı yerlerde, savaşlar fikir mermileriyle gerçekleşiyor. Ve insanı maddeten öldürmeyen bu mermiler, öldürmekten daha beter doğduğu kaba tüküren gururlu bir cahile dönüştürüyor. Uyandırılmak zor, uyanmak daha zor, uyunıp bilinç kazanmak emek sermayesine müptela.
İşte bu noktada Allah'ın yardımı ve hidayeti, sebepler dünyasında yenemeyeceğimiz düşmanı kürdan gibi cılızlaştırarak karşımıza çıkartıyor.
Beni bu noktada etkileyen ve yönlendiren kitabın ana özelliği oldu. Zihnimizde kavram atölyesi düzenleyen kitap, tartışılan terimlerin yeri üzerinde mütaala ediyor. Gediğine, hak ettiği yere oturtmaya çalışıyor. Beyhude bir sarhoşluğu, acı değil tatlı bir kahveyle tedavi ediyor.
Evet, Müslüman olarak ameli takvamızın tamirine çalıştığımız gibi zihni takvamızın onarımına da çalışmalıyız.
•”Demokrasi, halkın yararına halk tarafından meşrulaştırılan ve uygulanan bir siyasi yönetim biçimidir.”
//BİR MÜSLÜMAN DEMOKRASİYE NASIL BAKMALI?
//YASİN AKTAY
Demokrasi, bir yönetim biçimidir. Halkın egemenliğini amaçlar.Bir din veya bir ideolojinin de temsili değildir. Toplumların yaşayışı ve yönetilmesiyle alakalı bir kavramdır. Demokrasi;
Bu seri özellikle önemli meseleler ve belli konular etrafında bir bakış açısı sunma adına oluşturulmuş ve biz okuyucuları islami hassasiyetler üzerine düşünmeye ve araştırmaya sevk etmek amacıyla kaleme alınmış.
Serinin birincisinde “Bir Müslüman Demokrasiye Nasıl Bakmalı? “ Demokrasinin, İslam’ın alternatifi olmadığı vurgulanmakta, ideoloji gibi algılanmasından ziyade bir yönetim şekli olduğu, İslam’ın da bütün çağlar için , hatta çağlar öncesinden demokrasiyi önermiş olduğu, İslam’ın Şûra prensibinin demokrasi sayılıp sayılmadığı güzel akıcı bir dille anlatılmakta..
Neticede demokrasinin Allah’ın hükmüne karşı halkın hükmü anlamına gelmediği vurgulanmaktadır. Demokrasiyi, tarihsel şartların bir gereği olarak düşünmek gerekir..
Demokrasi :
Yunanca demos(halk) ve kratos (iktidar) terimlerinden demokrasi, genellikle halkın yararına halk tarafından meşrulaştırılan ve uygulanan bir siyasi yönetim biçimini ifade eder.
Kitapta demokrasinin anlamı, kapsamı ve tarihi üzerine bilgiler ortaya konulmuştur. Teokrasi, Monarşi, Oligarşi gibi terimler örneklerle açıklanmış. Ve İslamiyette demokrasinin yerini dört halifenin seçilme yönetimleriyle de bizlere aktarılmış. Her halifenin seçilme şekli, o zamanda yaşadıkları olaylar ve beraberinde oluşan olaylarla demokrasinin farklı boyutları bizlere sunulmuştur.
Bazı önemli sorular ;
• Müslüman olarak bizlerin demokrasiye bakışı nasıl olmalı?
• İslam’ın bahsettiği Allah’ın hükmü ile demokrasinin ‘halk iktidarı’ zorunlu olarak birbirine aykırı mıdır?
• Bugünkü tanımı ve uygulamaları itibariyle yeni olan bu norm ve sistem, İslam ile uzlaşabilir mi?
Bu ve benzeri sorularla düşünmeye sevkeden güzel bir seri. Özellikle genç okurlara sorular sorarak onlara cevaplar bulunulmaya çalışılmış.
Özellikle genç kardeşlerime tavsiyemdir.
Bugün sizlere Beyan Yayınları'ndan çıkan "Bir Müslüman Nasıl Bakmalı serisinden bir eser yorumuyla geldim.
Didaktik bir eser olduğu aşikar olan bu eserde okuru makale ve deneme arası bir havada yazılan dolu dolu bir okuma bekliyor.
Bir Müslüman Gelenek ve Muhafazakarlığa Nasıl Bakmalı? sorusu üzerine öncelikle gelenek ve muhafazakarlık
Bir Müslüman Gelenek ve Muhafazakarlık’a Nasıl Bakmalı?Mahmut Hakkı Akın · Beyan Yayınları · 202030 okunma
“ʙɪʀ ᴍüsʟüᴍᴀɴ ᴅᴇᴍᴏᴋʀᴀsɪʏᴇ ɴᴀsıʟ ʙᴀᴋᴍᴀʟı”
Selamun aleykum kitapseverler. Bugün yeni bir seri ile geldim.
Bir Müslüman Nasıl Bakmalı serisindeki kitaplar, özellikle gençlerin samimi anlam arayışına belli konular ve meseleler etrafında bir bakış açısı sunma amacıyla hazırlanmıştır. Okuyucuları, İslami hassasiyetler üzerinden düşünmeye ve araştırmaya