Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
160 syf.
8/10 puan verdi
Can Yayınevi sevdiğim yayınevlerinden biri ve bu yayınevinden okuduğum pek çok kitap da severek okuduklarım arasında yer alıyor. Nurdan Beşergil’le de Bir Sonraki Dolunay kitabıyla ilk defa okuyorum. Kalemini sevdiğimi söylemem gerekiyor. Öykülerini normal öykü anlayışının dışına çıkarak kaleme almış.
Yazar, birbirinden güzel on sekiz öykünün yer aldığı kitabı “Bir Sonraki Dolunay”da tümüyle kendine özgü bir öykü dünyası kurmuş. Toplumun çok çeşitli kesimlerinden insanları başarıyla anlatmış kitabında. Bu insanların iç dünyalarını okura son derece yalın, sıcak bir dille anlatıyor.
Keyifli okumalar…
Padişah olarak işe başlayan bir adamın en yakın arkadaşının cinayete kurban gitmesi ve onun bunu saklamak zorunda kalması anlatılıyor. Katili tahmin etmek çok zor değil ama edememek de mümkün.
İlk insan, ilk, ölüm, ilkcinayet, ilk kaybedişle beraber gelen kazanılmışlık , yaşarken ölmek , insanlığını kaybetmek . Ne kadar da düşünmeye sevk eden olgular değil mi? Çirkinlik nedir? Seçilmemek , sahiplenilmek kazanmak için feda etmek, hırsların , kendinden eminken kaybetmenin nasıl olacağı? Ya ilk yalan sahi ilk yalanı Kabil mi tattırdı insanoğluna oysa tek istediği kazanmaktı. Habil saf olmanın bedelini mi ödedi ya da sonunu bildiği halde susmak doğru muydu? Şimdi suç kimin insanoğlu üzerine yazılmış harika bir öykü kitabı okudum çokcada sevdim ilk kez tanıştım Nurdan Beşergil ile iyi ki bu öyküsünden başlamışım
En az hepimizinki kadar sıradan hayatların, yine hepimizin söyleyebileceği “bu benim başıma gelmez” cümlesine sığdırılabilecek olaylarla sarsılması, kitabın bende bıraktığı iz. Ve tabi tüm sarsıntılara rağmen hayatın akışına kapılmak zorunda kalış, yaşamın akıl çeliciliği, sorun her ne olursa olsun sabah kalkıp işe gitmek için o servise binmek.
Bu kitapta her sabah o servise binen kişi Fatih. Kitap onun ve yakınındaki insanların günlük yaşamlarına odaklı daha çok. Büyük devinimler değil -hemen başta da dediğim gibi- hepimizinki kadar yaşanmış hayatlar okuyoruz. Kitabın neredeyse orta yerinde yazar, bir ölümle kurguya bir düğüm atıncaya değin.
Kendi adıma bu düğüm ile kitabın merak ve ilgi seviyesinin arttırmasını umdum okurken. Fakat bu durum gerilimi arttırmadı ve kitabın sonuna dek yazarın sakin ve yer yer mizahi diline eşdeğer duygularla ilerledim. Belki sonun zaten tahmin edilebilir oluşundan ileri geliyordu bu, belki de yazar başından beri “çarpıcı, büyük bir tokat bekleme” dediğini duyurmuştu satırların arasından.
Dili oldukça açık ve anlaşılır yazarın. Karşınıza oturduğunda size nasıl anlatacaksa bu hikayeyi, öyle yazmış sanki. Zaten dildeki bu akıcılık kitabın bir çırpıda okunmasını sağlıyor.
"Gün batar, kuşlar döner, dönmez o yoldan, beklenen..."
Yazarla tanışma kitabım oldu Mecburi İstikamet. Açıkçası kitabı sevip sevemediğime bir türlü karar veremedim. Romanda birbirinden kopuk olaylar anlatılırken işin içine bir de cinayet girer ki olaylar iyice sarpa sarar. Kahramanımız Fatih, hoşlandığı kız Semra, kardeşi Oğuz ve onun eşi Gamze... Tabi öldürülen kişi de Fatihin en yakın arkadaşı ünlü manken Mete olunca katilin kim olduğunu epey merak ediyor insan... Onu öldüren kişinin kim olduğunu üstü kapalı şekilde anlatmaya çalışmış yazarımız, son sayfalarda katili öğreniyor olmamız biraz ters köşe yaptırıyor. Kitaptaki olay örgüsü beni sarmamış olsa da yazarın biçemini, kişilerin iç çatışmalarını anlatması, karakter tahlilleri hoşuma gitti. Fatih'in sürekli aklında kendi kendisiyle konuşup çatışması, zihninde kendisiyle tartışmaktan kurtulamaması bana kendimi hatılattı ve bunun nasıl sinir bozucu olduğunu bildiğimden kitabı okurken bu kısmı sıktı beni. Bazı içsel konuşmaların uzayıp gitmesi, okuyucunun olaylardan kopmasına ve dikkatini dağılmasına sebep oluyor olsa da kitabın dili sade olduğundan birkaç saatte okuyabileceğiniz hafif bir eser olduğunu düşünüyorum.
" Bir felaketin anısı, daima o felaketi yaşamaktan daha yıkıcıdır."
"İki cümle kurup karşılığında iki tam sayfa anlaşılmak istiyordum."
"İnsan bilmiyordu. Doğuyordu, yaşıyordu, ölüyordu ve bilmiyordu."
" Hele son zamanlarda kendi kendime söylediklerimi duymamak için iyice başkalarını dinler olmuştum."
Tanımadığım bir yazar olmasından dolayı Nurdan Beşergil ve Mecburi İstikamet kitabına temkinli başladım. Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum fakat son derece akıcı, tertemiz bir metin çıktı karşıma. Öyle dünyaları vermesini beklemeyip, eli yüzü düzgün hoş bir roman okumak isterseniz mutlaka beğeneceksiniz.
Nurdan Beşergil ilk kez okuduğum bir yazar. Kalemini öğrenmek için önce öykülerini okumak istedim. Yazarı tanımak için İyi Geceler Öpücüğü güzel bir başlangıç olabilir.
İyi Geceler Öpücüğü birbiriyle bağlantılı, birbirinin devamı olan 14 hikayeden oluşan bir öykü kitabı. Genel konusu ilk insanların yaşadıklarından yola çıkıyor ancak yazar konuyu anlatırken güncel zamanla da harmanlamış. İlk insanlardan iki kardeşin kimle evleneceğini seçebilmek için adak adamaları ve sonucunda karar vermeleri gerekir. Ancak araya kardeş de olsalar kıskançlık, hırs, öfke gibi insani duygular girer. Kitapta anlatılan öykülere iyilik, kötülük, güzellik, çirkinlik, doğru, yanlış gibi kavramların insan yaşamında ne anlama geldiği, insana ne gibi faydaları olup olmadığı serpiştiriliyor. İyi Geceler Öpücüğü insan olmanın, insanız diye alınan kararların ve bu kararların sonuçlarını anlatıyor.
Tek kelimeleyle BA-YIL-DIM
Hayranlıkla okudum.
Bu öyle bir kitap ki, bu yüz yirmi dört sayfadaki yirmi beş hikayeyi, yirmi beş günde oku. Kapağını kapat. Kiminde hülyalara dal, kimin de kendini sorgula. Böyle modern binbirgece masalları gibi... Bilemiyorum. Anlatamıyorum. Yetemiyorum. Bu görünüşte bir kitap evet ama sanki bir sade bir kitaptan
Dili oldukça sade, kendini okutturan çerezlik bir kitap. Kitapyurdunun meşhur indirimlerinden almıştım. Yazar ile bu kitapla tanıştım fakat o kadar hoşuma giden bir anlatımı yoktu kitabın. Sonunu öyle aman aman merak etmedim yani. Yazarın diğer kitaplarını tercih etmem muhtemelen. Ama yine de okuduğuma pişman olmadım.
Arada çerezlik, bir günde okuyup bitirebileceginiz ve sizi yormayan kitaplar arıyorsanız bu kitabı tavsiye edebilirim.
“Dünyadaki ik insanlar, dünyadaki ilk cinayet, toprağa düşen kardeş kanı, kötülüğün yeryüzüne inmesi ve böylece, kötülüğün yılanda değil insanda olabileceğine dair şüphe tohumlarının ekilmesi.” Kitabın Özeti aslında bu. Okurken çok keyif aldım, çok düşündüm. Hayatı anlamlandırmaya yardımcı olan bir eser.