Tam ihtiyaç duyduğum zamanda girdi hayatıma bu kitap. Daha çok kadınların üstünde yoğunlaşmış öfke patlamalarını, insanlarla kurduğumuz üçgen ilişkilerini, döngüsel danslardan nasıl kurtulabileceğimizi danışan örnekleriyle anlatan mükemmel bir kitap. “Haklı öfke yoktur, haksız öfke de yoktur. Öfke sadece bir işarettir.” Kabullenmesi zor olgulardan bahsediyor, çünkü öfke hissettiğimizde muhakkak ki karşı taraf suçludur, bizi sinirlendirecek bir şey yapmıştır ve bunu yapmaması için çıldırıp dururuz. Halbuki tüm süreç boyunca; bizi öfkelendiren olaylar olup sonrasındaki tepkilerimiz süresince yaptığımız tek şey statükoyu korumakmış. Evet kitap tüm kavgaların statükoyu korumak için yapıldığını söylüyor. Yetmezmiş gibi, değiştirip kontrol edebileceğimiz tek insanın kendimiz olduğunu da ekliyor. Açıkçası yumruk etkisi uyandırdı bende hepsi. Öfkelendiğimde mümkün değil karşı tarafı suçlamadan o hissi yaşamam, oysa tamamen benimle ilgili olduğunu düşünmek beni dumur etmişti. Temeline inmeyi, bu hissi neden yaşıyorum diye sormayı henüz tam anlamıyla başarmış değilim, bunun için uğraşıyorum. Elbette tüm bunları psikoterapi seanslarıyla desteklemek gerektiğini yazar da son bölümde mutlaka ekliyor, verdiği danışan örneklerinin uzun süreler psikoterapi aldığını da ekliyor.
Uzun lafın kısası öfke problemi olan herkesin muhakkak okumasını isterim, bu kitabın çok farklı pencereler açacağına eminim.