Faruk Yıldız’ın ilk romanı “Evvel Zaman İhtilali” okuru içine çekip öykünün bir parçası yapabilen güçlü bir kurguya sahip. Soluk soluğa satırları kovalarken son bölüme gelene kadar öykünün nasıl sonlanacağını kestirememek eserin en cezbedici tarafı diyebilirim. Kullanılan dilin, konunun geçtiği döneme uygun olması da masal tadında bir anlatım ortaya çıkarmış. Her anlamda aciz olan insan, hedefe ulaşmada gözlerini kör eden hırs yüzünden meşru olmayan yollara saparak kendi kazdığı kuyuya düşüyor yine. Evvel Zaman İhtilali bana Hitler’i anımsattı. Hitler’in yakalanacağını anladığında, önce karısını sonra da kendisini öldürmesi nedense hep garibime gitmiştir. Bu tarihi vakada yerine oturmayan bir şeyler var aklımı kurcalayan. Gücü elinde tutan insanların her zaman bir “B Planı” vardır. Dünyanın altüst olmasına neden olan bu zalimin, gücünü kaybetme ihtimalini düşünmemiş olması bana pek mümkün görünmüyor. Örneğin; devlet başkanlarının bazı durumlarda dublör kullandığı söylenir. Ölenler, Hitler ve karısının birer dublörüydü yani. Bu yüzden, Latin Amerika’da Hitler’le karşılaştıklarını söyleyenlerin sayısı az değildi. Bir başka ifadeyle tarihte kim bilir kaç kişi birileri tarafından değiştirildi, ama kimse bunun farkına bile varmadı. Artık hiçbir şey bana mümkün dışı görünmüyor. Eserden alıntıladığım “Harp denilen hile işidir,” (s.139) cümlesi de bu durumu çok net vurguluyor zaten.